Takvim yapraklarında gördüğünüz günlerinbelki de en anlamlı olanıdır Dünya Tüketiciler Günü.

‘Bu önemli cümlenin başlangıç noktası bizim atalarımızdır’ demeyi de gururla hatırlattıktan sonra devam edelim.

Dünyanın ilk standart ve tüketici kanunu Kanunname-i İhtisab-ı Bursa (Bursa Belediyesi Kanunu) Sultan II. Beyazıt zamanında, 1502 yılında çıkarılmış ve yürürlüğe girmiş. 

516 yıl önce ürünlerin satışları, fiyatlar ve kalitelerin standardı konulmuş ve ecdadımız uygulamış.

460 yıl sonra ise 15 Mart 1962 yılında ABD.

1985 yılında ise Birleşmiş Milletler tarafından alınan bir kararla 15 Mart, Dünya Tüketiciler Günü olarak kabul edilmiş, o yıldan sonraher yıl tüm ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de 15 Mart “Dünya Tüketiciler Günü” olarak kutlana gelir olmuş.

15 Mart Dünya Tüketiciler Günü ve hakları tüm dünya için önemlidir. Bizim içinse daha çok önemlidir.

Dünyadaki bu gelişmelerden sonra hareketle ülkemizde yeniden 1982 Anayasası'nda, akabinde 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun, 08.09.1995 tarihinde yürürlüğe girmesinden sonra tüketici hakları konusunda önemli bir adım atılmış oldu.

Ülkemizde ise 1985’lerden itibaren kutlanmaya başlansa da bu kavram bizim kültürümüzde çok daha eskilere dayanmaktadır. Selçuklu ve Osmanlı devletlerindeki ahilik sistemi ve lonca teşkilatlarına kadar uzanan tüketicinin korunması mevzusunda güçlüler karşısında zayıfların korunmasına, adil hareket edilmesine büyük önem verilmiştir.

Tüketicinin korunması ile ilgili kurallar sadece tüketiciyi değil, belli standartta ve kalitede mal ve hizmet üretimini sağladığı için aynı zamanda üreticileri ve dolayısıyla ülke ekonomisini de korumaktadır. Tüketicinin korunması konusunda ülkemizde dün de bugün de dünyanın en gelişmiş ülkeleriyle aynı düzeyde bazen daha da ileri düzeyde koruma tedbirleri alınmıştır.

6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunla AB ülke mevzuatlarıyla uyum sağlanmıştır.

Tüketicinin korunması hususu başta Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, devlet kurumları ve birçok sivil toplum kuruluşu bilgilendirme ve bilinçli tüketici konusunda güzel, anlamlı ve amacına uygun çalışmalar yapmaktadır.

Ancak yeterli bir bilinçlendirme olduğunu söylemek zor.

Tüketici hakları denilince sadece eften püften sebeplerle haksız yere hak aramak olmamalı.

Yediden yetmişe eğitim ve bilgilendirme konularına daha çok ağırlık verilmeli ve ihtiyaç duyulan konularda yeni düzenlemeler yapılmalı.

Daha duyarlı olmalıyız. Hem üreten olarak hem tüketenler olarak hepimize çok önemli görevler düşmekte.

Gerçek anlamda haklı olduğumuz konularda hak arandıkça haksızlıklar da azalacak ve üreticiler tüketicilerin tercih ve davranışlarını daha çok dikkate alacaklardır.

Artık uyanmalıyız.

İthalattan daha çok ihracat yapmalıyız.

Üreticiler TSE markalı ürünleri üretecek, tüketiciler de TSE markalı ürünleri tercih edecek.

TSE markalı yerli ürünleri tercih etmeniz ülkemizin ve sizin yararınıza olacaktır.

Yerli olmak lafla değil yapacağın alışverişte de yapacağın icraatla da göstermen çok ama çok önemlidir.

Elbette yabancı ürünler de olacak ancak önceliğimiz kendi ürünümüz olmalı.

Ekonomimizin güçlü olması için çok üreteceğiz, kaliteli üreteceğiz, istihdamı genişleteceğiz, ihracat yapacağız.

Toplum ve birey olarak israftan kaçınacağız. Alışveriş yaparken bir değil bin düşüneceğiz.

Bu ürüne ihtiyacın var mı?

Bu ürün yerli mi? Bu ürün kaliteli mi? Benzer birçok süzgeçten geçtikten sonra gerçekten ihtiyaçsa almak lazım.

Çünkü dünyada arzuların sınırsız ancak imkânlar ve kaynakların sınırlı olduğunu unutmayalım.

Bizler tüketim toplumu değil, üreten bir toplum olmalıyız.

Alışverişlerimizde istekler ve arzularımıza göre değil ihtiyaçlarımıza göre davranarak mutlu ve kararlı tüketici olabiliriz.

Yoksa israf denilen illetin pençesine düşer ne bireysel ne de toplum olarak nefes alabiliriz...