Bir virüs ki, çok şeyi alıp götürdü bizden. Tüm yaşantımızı alt üst etti. Birçok değerimizi, yakınımızı, sevdiklerimizi adeta kurban verdik.

Hep bir karamsarlık beraberinde kaybedilen umutlar ve ardında bıraktığı gözyaşı. Tüm dünyayı kasıp kavuran bu 'corona' adı verilen virüsten ne zaman kurtulacağımız da belli değil. Her zaman acı ve gözyaşı ile hatırlayacağımız bu illetten bir an önce kurtulmak tüm insanlığın en büyük dileği.

Bazı değerlerimizin kıymetini onları kaybettikten sonra daha iyi anlıyoruz. Tabii bunu en iyi anlayanlar da onların en yakınları ve sevdikleri oluyor.

Ardından yakılan ağıtlar kaleme vurulan duygular insanı çok ama çok etkiliyor. Orhan Çetin ismini özellikle Keles halkı hiç ama hiç unutmayacak.

Keles'in yetiştirdiği ender değerlerden olan bu güzel insan için oğlu Orkun Çetin'in kaleme aldığı duyguları okuyunca insan gözyaşlarına engel olamıyor.

İşte insanın içini dağlayan o duygular;

"Telefonunu kapatmadık, elimiz varmadı.

Bir şey oluyor, sorup danışmak için ben her zaman olduğu gibi seni arıyorum. Çalıyor, çalıyor ama diğer cebimdeki senin telefonuna cevap veren yok...

İşi var herhalde diyorum, her zamanki gibi duymuyor yine; ya sessizde, ya uzağında telefon...

Bazen mesaj atıyorum. Diğer cebimde titriyor telefon halbuki.

Mesajın iletildiği bile su serpiyor içime bir çok zaman. Tamam diyorum.

Her zaman geçtiğin yerlerden geçiyorum, esnafa selam veriyor, ufak alışverişler yapıyorum senin gibi, sırf destek için yani.

Türküler mırıldanıyorum, en çok ‘Çift jandarma’yı söylüyorum. daha "kaymakam konağına" gelemeden sesim titriyor, tonu tutturamıyorum, kızıyorum kendime, aynı bana kızdığın gibi...

İki satır iş yapıyorum, sonra hadi bir Tahtakale havası alayım diyorum.

Heykel'de yürüyorum, Abdal'a iniyorum.

Niyetleniyorum, Keles'e de gideyim diyorum ama yarı yollardan dönüyorum.

Yazdığın her notu okuyorum; attığın her imzaya gururla bakıyorum.

Eşyalarına, kitaplarına, arabana bakıyorum; arkadaşlarına, komşularına, dostlarına, masana, koltuğuna, bilgisayarına...

Her şey aynı, herkes aynı, her yer aynı, her şey yerli yerinde.

Eşyaların, ayakkabıların...

Ceketinin cebindeki kalem ve notlar bile duruyor hala.

Hatta cebindeki son paran… Ama sen yoksun!

..ve şimdi sensizliğin 2. ayında, bizim boğazlarda hep bir düğüm ve tarifsiz bir acı.

Çok özledik..."

Evet, hem de çok özledik. Mekanın cennet olsun güzel İnsan!

Günün Sözü:

Hayat; zaman almış başını gidiyorken… Ucundan, kıyısından yakalayabildiklerimizdi işte...