Misyon ve vizyonları gereği siyasi parti ve sivil toplum örgütleri insan endeksli ortak faaliyetlerinden dolayı çalıştıkları alanlar iç içedir.

Kuruluş amaçları yardım ve dayanışma olan STK'lar temsil ettikleri toplulukların sorunlarını çözme noktasında mutlaka değişik kurumlarla işbirliği yapmak durumunda kalmaktalar.

Bir STK'nın gücü, üyelerinin sorunlarını çözebildiği kadardır.

Sorunları çözme konusu da bir STK'nın kurumlarla yani karar vericilerle arasındaki ilişkilerle doğru orantılıdır.

Bu kurumların yöneticilerini tayin eden de iktidarda olan siyasi iradedir.

Bundan dolayı bir STK etkin ve faal olmak istiyorsa siyasal iktidarla işbirliği içinde olmak zorundadır.

Ancak STK yöneticilerinin burada dikkat etmeleri gereken husus temsil ettikleri sivil toplum örgütünü iktidar partisinin arka bahçesi haline getirmemeleridir.

Zira, gerek yönetim, gerek üyelerinin arasında, her siyasi görüşten kişiler olduğundan, bir siyasi parti güdümüne girildiğinde o STK'ya karşı kendi üyeleri arasında güvensizlik oluşmasının ötesinde, zaman içinde bu STK yok olup gitmeye mahkum olur.

Bundan öte asıl önemli olan bir STK yönetimi herhangi bir parti güdümüne girdiğinde o sivil toplum örgütünde başka partilere üye olan kişilere karşı saygısızlıktır ki asıl dikkat edilmesi gereken konu budur.

Bir sivil toplum örgütü, etkin olması için, iktidarda olan partilerle gayet tabii ki işbirliği içinde olacaktır.

Olmalıdır da.

Ama işbirliği başka bir şey, iktidarın güdümüne girmek ayrı bir şey.

Bu çizgi iyi ayarlanmalı.

Bu ayarı iyi yapamayan ve örnek olarak gösterilebilecek fazlasıyla STK var.

Sadece iktidar değil, herhangi bir siyasi partinin arka bahçesi olma hatasına düşen ve bundan dolayı üyelerinin arasında güven kaybına uğrayarak zaman içinde içi boş, tabela örgütüne dönüşen çok fazla sivil toplum kuruluşu var.

Diğer taraftan, bazı kişilerin savunduğu; STK yöneticiliği yapan siyasete girmemeli tezine de katılmıyoruz.

Bilakis, STK yönetimlerinde değişik partilere üye veya oralarda yöneticilik yapan kişilerin yer alması gereğinin ötesinde asıl STK yöneticiliği yapanlar siyasete girmeli.

İnsan endeksli ortak faaliyet alanlarından dolayı siyaset arenasında belki en başarılı olabilecek kişilerin başında STK yöneticiliği yapmış kişiler gelir.

Zira siyaseti düşünen kişiler bir sivil toplum örgütünde faaliyet göstermişse orada tecrübe kazandığından çok daha faydalı olacağını düşünüyoruz.

Kaldı ki nihai hedef temsil ettikleri kitlelere hizmet etmekse, bu uğurda bir üst basamak olan siyaset kurumuna geçmek kadar doğal bir şey olamaz.

Siyasetin içinde yani karar vericilerin arasında hizmet ve yardım konusunda çok daha etkin olma fırsatı vardır.

Bundan dolayı bir STK kendi yönetici veya üyelerinin içinde siyaseti düşünenler varsa bu kişileri desteklemenin ötesinde ayrıca bunları siyasete girmeleri için özellikle teşvik de etmeli.

Çünkü yukarıda da dediğimiz gibi siyaset kurumunun içinde yani karar vericilerin arasında yer alarak kendi insanına, kendi camialarına çok daha faydalı olacaklardır.

Ancak partilerde görev alan STK yönetici ve başkanları aradaki ilişkileri iyi ayarlamalı.

Bir sivil toplum örgütü amacına uygun hizmet etmeli.

Temel faaliyet alanını kendi misyonu çerçevesinde oluşturmalı.

Kuruluş amacı yardım ve dayanışma ise bu felsefe çerçevesinde faaliyet göstermeli.

Zira amacının dışına çıkması demek zaman içinde yok olup gitmek demektir.