Maziye gittim.

Ahmet Emin Yılmaz Bey, sosyal medyada bir fotoğraf yayınlayınca, yolumuz düştü maziye.

Zafer Plaza'nın olduğu yerdeki "sıra dükkanlara" düştü gönlümüz.

Oradan yaptığımız alışverişleri gördü gözümüz.

O zamanlar esnaf, Ahi'ydi...

O zamanlar esnafın değildi derdi "geçim derdi".

Yoktu esnafın, fazla bir derdi.

Yüzü güler, gönlü güler, gelene geçene "Günaydın" derdi.

Nüfusumuz azdı, Bursa yeşildi.

Şimdi yeşilin önüne, betonla geçildi.

Sıra sıra dağlar gibi, sıra sıra dükkanlar vardı.

O sıra dükkanların yerini beton yığınları aldı.

Gönüllerde hatıralar, yeşilin yerinde beton kaldı.

Yürüyünce aşağıya, varırdık Çatalfırın’a.

Şimdi, Çatalfırın’a gelince, sakın sağa dönmeyin.

Fomara'da, ucubeleri göreceksiniz, Bursa'nın katline şahit olacaksınız.

Eminim betondan nefret edeceksiniz.

Üzülürseniz, siz Bursalısınız.

Üzülmezseniz, Bursa'yı sevmeyensiniz.

Aşağıya devam ederseniz, Altıparmak…

 Altıparmak, çocukluğumuzun, gençliğimizin geçtiği yer.

Şimdi, Altıparmak’tan geçmiyor, çocuklar ve gençler.

Kafelerde zaman geçiriyor gençler ve büyükler.

Bursa...

Özlüyorum eski Bursa'yı...

O sıra dükkanların az yukarısındaki, İtfaiyenin önünden geçerken, ne güzel görünürdü, o kırmızı araçlar.

Sirenler fazla çalmazdı, çok fazla yangın çıkmazdı.

Bursa büyüdü, AVM'ler kapladı her yanı.

Esnaf, mahalle arasında, Bursa, beton yığınları arasında kaldı.

İtfaiye binası da AVM oldu, kırmızının yerini, beton aldı.

Şimdiki gibi, ürünler ithal değildi.

Yerli ürünler vitrinleri süslerdi.

TSE markası yoktu belki birçok üründe ama saftı ürünler, yerli ve milli.

Ürünler, tercihler, azdı.

Ama dostlar, ağzımızın tadı vardı.

Bursa betonlaştı, komşuluk bitti, huzur yitti...

Oldu mu şimdi, Ahmet Emin Yılmaz Abim!

Yayınladın o fotoğrafı, açtın kutuyu, söylettin kötüyü...

Velhasıl,

Keşke eski kalsaydık, bu denli yozlaşmasaydık.

Özlüyoruz, yeşil ve eski Bursa'yı...