Dünya Sağlık Örgütü başta olmak üzere birçok ülkeden dallarında uzmanlaşmış hocaların Türkiye’nin koronavirüs süreci öncesinde ve sonrasında çok güzel bir çalışma ortaya koyduğuyla ilgili  Türkiye’yi takdir ettiklerini söylemelerine rağmen maalesef aynı oranda muhalefetten destek görememektedir.

Her konuyu, bütün gelişmeleri iç siyaset malzemesi yapan CHP ve İyi Parti başta olmak üzere diğer bütün muhalefet partileri, söyleyecek söz bulamadıklarından esnafa, KOBİ'lere, dar gelirli ailelere, iş verenlere vesaire verilen desteklerin yetersiz olduğuna dem vurarak  ekonomi üzerinden Hükümeti, yani sayın Cumhurbaşkanını vurmaya çalışmaları çok manidar.

İç siyaset maalesef böyle bir şey ülkemizde. Bu durum ve tavır bazılarının pek beğendikleri batı demokrasilerinde kesinlikle böyle işlemez.

Birçok konuda Sezar’ın hakkını Sezar’a veren siyasetçileri oralarda sıklıkla görürsünüz ama maalesef ülkemizde bu tip siyasetçi ya yok ya da çok az.

Bayağı fazla vaka sayılarına rağmen düşük ölüm sayılarıyla Almanya ile birlikte üst grupta yer alan Türkiye yazımın başında da söylediğim gibi tüm dünyadan övgü alırken muhalefet partilerinden yergi almakta.

Böylesine dünyayı tehdit eden bir virüsle mücadelede bile aynı safta yer alamamak gerçekten çok düşündürücü ve sanki virüs sonrası iç siyasetin dizaynı ortaya konuluyor ve köşeler tutuluyor gibi.

Ancak geçtiğimiz günlerde İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu’nun  istifası sonrası yaşanan 3 milyona yakın sosyal medya etkileşiminin bu hususlarda halkın son derece duyarlı olduğunu ortaya koymakta.

Durum böyle olmasına rağmen kabinenin en başarılı bakanları Sağlık  Bakanı ve İçişleri Bakanı'nın aralarının bozuk olduğu ile ilgili haberlere ise bu ortamda sadece gülüp geçiyorum.