Bu pazar da sizlere kıssadan hisse çıkaracak bir hikâyemiz var.

Keyifle okumanız dileğiyle.

Bir padişah akıllı ve zeki bir dervişi kendisine fikir hocası olarak tutmuş. Her gün belli saatlerde yanına alır, konuşurmuş.

Derviş de her konuşma sonunda: “Padişahım sen doğru ol, eğri bulur belasını” dermiş.

Padişah da dervişe her gün bir altın verirmiş. Derviş de evine giderken, saray çıkışında bekleyen dilenci bir köre o altını verirmiş. Uzun süre bu böyle devam etmiş.

Mizacı ve zihniyeti bozuk olan dilenci kör, bu altını bu dervişten alacağıma, dervişi kovdurur padişahın kendisinden alırım, diye düşünüp hain bir plan yapmış.

Bir yolunu bulup padişaha çıkmış.

“Efendim” demiş: “Bu derviş seni beğenmiyor, senin aleyhinde bulunuyor, hatta ağzının koktuğunu söylüyor.

Bir dahaki konuşmaya ağzı ve burnu kapalı olarak yanınıza gelecek.”

Bunu diyen kör dilenci, sonra dervişi bulup ona da şöyle diyor:

Padişah, senin ağzının koktuğunu söylüyor. Yarınki görüşmeye ağzını ve burnunu bağlayarak git.”

Her şey kör dilencinin planı üzerine gelişiyor. Padişah, görüşme sonucunda, dervişe altın yerine, içine idamını emredip yazdığı bir zarf veriyor.

“Bunu hazineme götür, ücretini oradan alırsın” diyor.

Derviş huzurdan ayrılıyor. Sarayın dışında bekleyen dilencinin yanına varıyor. Kör, durumu soruyor o da aynen anlatıyor.

Dilenci, “Her halde pusulada büyük para veya mücevherat verilmesi emrediliyor.

Çünkü adam hazineye havale edilmiştir” diye düşünüyor.

O, mektubun da kendisine verilmesini istiyor.

Dünya malında gözü olmayan derviş, mektubu dünya malına gözü doymayan dilenciyehemen veriyor.

Kör dilenci, hazineye gidiyor, yazıyı veriyor ve başı uçuyor.

Ertesi gün padişah, mutat vakitte dervişi huzurunda görünce şaşırıyor.

Durumu soruyor. Bunun üzerine her ikisi de olayları anlatıyorlar.

Derviş, o günkü en son sözünü yine söylüyor:

“Padişahım, sen doğru ol, eğri bulur belasını.”

Sana her gün bir altınla iyilik yapan insana sen kötülük ve hainlik planlarsan kazdığın mezara kendin gömülürsün.

Hak etmediğin halde gözünü başkalarının makamına göz dikersen gözün çıkarılır.

Yalanla, hile ile birilerini kandırabilirsin ama bil ki bir gün başına büyük felaketler gelecektir.

Boşuna atalarımız dememiş ‘Yalancının mumu yatsıya kadar yanar’ diye.

Hakikat ve doğru her daimdir.

Kötülüğe kafanı yoracağın kadar iyiliğe yorsan zaten daha mutlu ve başarılı olacaksın.

Yalanın ve iftiranın bedelini ya malınla, ya sağlığınla, ya sevdiklerinle ya da canınla ödersin.

Başarıyı kötülükte değil iyilikte aramalıyız.

Kötüler eninde sonunda kaybedecektir.

İyi insanlar da eninde sonunda kazanacaktır.