TV karşısında ömür geçirenlerden misiniz?

Allah yar ve yardımcınız olsun o halde!

Elbette televizyon izleyip, radyo dinlemeliyiz ancak evimizde bulunduğumuz saatlerde bağımlısı da olmayalım.

Kitap okumak, yazmaya çalışmak ve ruhu dinlendiren hobiler edinmek inanın ki bir insana çok daha fazla güzel şey kazandırıyor.

Magazin programlarının karşısında bir ömür geçirilmez, inanın!

Bana ne bir modelin, şarkıcı eski erkek arkadaşını sosyal medyadan takip etmeyi bırakmasından(!)

Meraklısı değilimdir bu tür programların ama denk geldim izledim; hem de 1 saat kadar…

1 saat aralıksız bu konu tartışıldı yahu, el insaf!

Bu ülkenin gündemi bir modelden mi ibaret?

Yurdumun dört bir yanından hayatları belgesellerle önümüze getirsinler isterdim; şiirler okunsun, ülke tiyatrosunun sıkıntıları konuşulsun isterdim. Eğitimin son durumu, sağlıklı bir beden için neler yapılması gerektiği konuşulsaydı ya!

Daha birçok şey…

Aptal kutusu diye adlandırdığımız televizyonlarımız nasıl da değere binerdi, değil mi?

Reklamlarla paramparça edilmeyen ne güzel filmler vardı zamanında, hatırlıyorum.

Kitap okuma vakti gelmiştir.

Cümlelerin arasında ruhumuzu tertemiz bir boşluğa bırakmanın zamanı gelmedi mi?

TV izlemeye ayırdığımız vakti, eğer ki kitap okumaya ayırsaydık…

İşte o zaman özgün olurdu düşüncelerimiz.

Kimse, kimsenin taklidi olmazdı…

Televizyon izlemeye 6 saat, internete 3 saat ayırırsak olmaz!

TÜİK, geçtiğimiz sene rakamları yüzümüze çarpmıştı adeta. Türkiye’de kitap okumaya ayrılan sürenin günde yalnızca bir dakika olduğunu öğrendiğimde tüylerim diken diken olmuştu. Bu rakam da kendini okuyucu olarak nitelendirenlerin standardı, bu güne kadar tek kitap kapağı açmamış insanlardan bahsetmiyorum bile.

İhtiyaç listesinin 235. sırasında yer alıyorsa kitap okumak…

Ne diyeyim, yorumsuz!