Geçtiğimiz 10 yılın belki de en büyük konularından biriydi: İtibar Yönetimi

Şirketler aynı şekilde üretim yapmalarına, daha kaliteli ürünler üretmelerine rağmen günden güne daha az insan tarafından itibar görmeye başladılar.

Bunun sebebini bir kaç madde ile sıralayabiliriz,

Üretim çok arttı. Artık pek çok ürünün muadili ürünler yapılıyor ve insanlar bu ürünlere kolaylıkla ulaşıyor.

Üretmenin yanında nasıl üretildiği, kimler tarafından hangi koşullarda üretildiği de önem kazandı.

Tüketiciler, biz sürekli şirketlere para kazandırıyoruz fakat onlar sadece kendi işlerine yatırım yapıyorlar, dünyaya yararları nedir? şeklinde sorgulamaya başladılar.

Haberleşme kolaylaştı. İnsanlar dünyada olan biten pek çok konuda bilgi alır hale geldi.

Bilgi alışverişinin hızlanması toplumsal duyarlılığı arttırdı. Günden güne daha aktivist bir toplum yapısı oluşmaya başladı.

İşte bu ve benzer sebepler nedeniyle şirketler ve hatta kişiler içinde itibar yönetmek basit bir iş olmaktan çıktı.

Bu durumu kavrayan şirketler, karlılıklarını korumak ve arttırmak için günden güne tüketicilerin kalbinde daha fazla yer edinme çalışmaları sergiliyorlar, bazı toplumsal davaları markalarını ön plana çıkarmak için kullanıyorlar.

Dikkat edin, markalarını tanıtmıyorlar, duruşlarını, hayata bakışlarını göstererek sanki en iyi arkadaşımızmış yada öncülermiş gibi davranıyorlar.

Bunun en güzel örneklerini 18 Mart Çanakkale Zaferi, 29 Ekim gibi özel günlerde yapılan sosyal medya çalışmaları ile görüyoruz.

Pek çok markamızın ulusal olmanın yanında uluslararası alanda da kendini tanıtabilmesi için itibar yönetimi çok çok önemli. Bu sürece en büyük katkıyı sosyal medya çalışmaları sağlıyor.

Başarılı itibar yönetiminin yolu da doğru analizden işi bilen iyi ekiplerden geçiyor...