Gelincik ve yılan hikâyesini eminim çoğunuz dinlemişsinizdir. Dinleyenler için hatırlatma olsun, okumayanlar için de biz buradan yazalım.

Köyün birinde görkemli bir düğünle dünya evine giren iki insanın ibret verici ve hepimizin ders çıkaracağı bir hikâye.

Adam her sabah erkenden tarlaya gittiği için hanımı evde yalnız kaldığından canı sıkılıyormuş.

Henüz çocukları da olmamış. Bir gün tarlada bir gelincik yavrusu bulmuş. Bunu eve götürür ve hanımına sevdirebilirse kendisi tarlada olduğu zamanlarda hanımının da gelincik yavrusu ile oyalanacağını düşünmüş. Akşam hanımına ‘bak sana bugün ne hediye getirdim. Bunu çok seveceksin’ diyerek gelincik yavrusunu vermiş. Yavruyu görünce çok sevmiş ve bir çocuk gibi öperek göğsüne yaslamış evin hanımı.

Gelincik kadının yanından bir an bile ayrılmaz olmuş.

Aradan yıllar geçmiş, bu arada çocukları da olmuş çiftin. Gelincik yavrusu büyümüş ve yetişkin bir hale gelmiş. Evde herkes mutlu. Gelinciğe eskisinden daha fazla sevgi göstermeye özen gösterirken kendi çocuğuna da tüm sevgisini veriyormuş. Günler böyle geçip giderken komşuları kadının evine gelip ‘bu gelinciği artık evden göndermelisin. Çünkü gelincik kıskanç hayvandır, senin sevginin bölündüğünü yani çocuğunu sevdiğini görünce kıskanarak çocuğuna zarar verebilir’ demeye başlamışlar.

Günlerden bir gün, kadın kocasını tarlaya yolcu ettikten sonra evin eşiğinde otururken komşuları gelmiş ve onlarla konuşmaya dalmış. Bu konuşma sırasında bebek beşiğinde uyuyormuş. Gelincik de evin içinde bebeğin yanında uyuyormuş. Dış kapı eşiğinde konuşurken evin içinden bir gürültü geldiğini duymuşlar. Komşuları, kadına ‘bak biz sana dememiş miydik, gelincik çocuğa zarar verdi, onu öldürdü’ diyerek kadını heyecanlandırmışlar. Bir hışımla kadın yerinden kalkmış ve odanın kapısını açmış. Bir de ne görsün gelinciğin ağzı kanlar içinde açılan kapıdan dışarıya doğru kaçıyormuş. Bunu gören kadın beyninden vurulmuşa dönmüş. Hemen eline aldığı bir sopa ile gelinciğe vurmaya başlamış. Gelincik orada hayatını kaybetmiş.

Tam o sırada içerdeki odadan bebek sesi duyulmuş. Anne odaya yönelmiş... Ve odada beşiği, beşiğin içindeki bebeği ve bebeğin yanında duran parçalanmış bir yılanı görmüş. Yılan ölmüş. Gelincik yılandan çocuğu kurtarmış. Kapı açıldığında da yılanın başı ağzında ve her tarafı onun için kanlar içindeymiş. Kadın yavrusunu kurtaran ve uzun zamandır hayat arkadaşı olan gelinciği kendi elleri ile öldürdüğüne çok üzülmüş. Günlerce kendine gelememiş ve sürekli ağlamış.

Evet, sevgili dostlar bu hikayenin farklı anlatım versiyonları var ancak çıkaracağımız ders ve sonuç aynıdır.

Ön yargının ne kadar yanlış olduğunu görüyoruz. Yapılan iyilikleri en küçük bir harekette unutup nankörlükten kaçınmalıyız.

Özelikle sevdiklerimizle ilgili dedikodu ile muamele etmeyeceğiz. Dostsak önce kendilerine sorup doğruyu anlamalıyız.

Evet sevgili dostlar bir yılın sonuna geldik. Acısıyla tatlısıyla bir sayfayı kapatıyoruz. Kimimiz sevindi kimimiz üzüldü. Birileri kazandı birileri kaybetti…

Kimileri doğdu kimileri öldü. Kıyamete kadar da bu böyle devam edecek…

Önemli olan arkamızda insanlık yararına, ülkemiz adına bıraktığımız izler…

Samimi bir şekilde birlikte el ele verirsek ölüm hariç başaramayacağımız hiçbir şey yok.

Tüketerek değil üreterek başarmalıyız…

Yeni bir yıl yeni bir sayfa.

Yeni yılda her şeyin gönlünüzce olmasını…

Yeni yılın tüm insanlığa ve ülkemize barış, huzur getirmesini dilerim.