"İlk görev yerim Narman’dan öğretmen arkadaşımla telefonda uzunca bir konuşmadan sonra tam telefonu kapatacak iken, 'Öğretmenim sen orada hep dik durdun, hiç boyun eğmedin' sözü  43 yıllık öğretmenlik hayatımda uğradığım tüm haksızlıkların, çektiğim acıların, ayrılıkların ve gördüğüm vefasızlıkların gecikmiş ödülü olmuştu sanki…"

Öğretmen denince aklımıza gelen; bize birçok bilgiyi ahlakı aşılayan, iyi ve güzel insan olmamız için insani yönlerimizi geliştiren, anne ve babamızdan sonra iç içe olduğumuz, bize eğitim öğretim veren kişi olmasıdır.

Hakiki eğitimci bilgi ve birikimlerini kendine ait fikir ve düşünceleriyle harmanlayıp olayları ve yaşananları doğru analiz ederek karşısındakilere aktaran kişidir.

Geleceği aydınlatmak için okul, ödev, ders, sınıf, bilgi, sınav, gelişim, kültür, fedakarlık gibi kavramları kendinden sonra ki nesillere aktaran o değerli öğretmenlerimizden bir tanesi de Nuri Gökçek.

Nuri Gökçek’in eğitim hayatında göstermiş olduğu başarıların yanı sıra yurtsever kişiliği ile de dikkat çekmiş bir insan olmasıdır. 1974’de mesleğine adım atan Nuri Gökçek, 78 kuşağının içinde yer alan devrimci bir öğretmendir.

Herkesin bir hikayesi vardır olmalı da…

Kendisine ait hikayesi olmayanlar başkalarının hikayelerine tanık olurlar. Anlatabilenlerin hikayeleri birer roman olur anlatamayanlar ise başkalarının hikayelerini dinlerler. Kıymeti olan anılar çile çekmiş insanlara ve mücadele ile geçmiş bir hayata aittir.

‘’Bellek daima yanıltıcıdır’’ sözünden yola çıkarak, anılarını saklayıp mezara götürmemesi gerektiğini, kendisiyle beraber yaşayan o kuşağın neler çektiğini nasıl mücadeleler verdiğini anlatıyor kitabında.

SÖMÜRÜDEN KURTULMAK ADINA

1960’tan sonra gelişen kuşağın halk muhalefetiyle iç içe kaldığını; emekçi halkın sömürü ve bağımlılıktan kurtulmak için kelle koltuk dolaştığını; bazılarının diyar diyar sürgün edildiğini, bazılarının işkence görüp yıllarca hapis yattığını, birçok gencin sağcı solcu adı altında birbirine kırdırılarak canlarından olduğunu anlatıyor.

Direnenlerin ve güçlü olanların sağ çıktığı o kaostan nasıl kurtulduğuna dair acı ve tecrübe dolu anılar…

Siyaset, bilim ve toplum hayatında önemli yeri olan insanların hatıraları tarihin birinci elden tanıklarıdır ve tanık oldukları yapıtlarda o denli kıymetlidir onlar ve onları anlayanlar için…

Öğretmenliğe başladığım günlerde belki ilk defa ailemden uzak kalmış olmamın verdiği yalnızlık duygusu ya da yaşadığım olayların üzerimde bıraktığı etkileri yüzünden sıklıkla günlük tuttum.

İLK KURBANLARIM

Öyle ki yakın çevremde veya ülke genelinde yaşanan önemli gelişmeleri defterime yazdım. Günlüklerimi topladığım üç defterim, 12 Eylül Darbe Dönemi’ne benim verdiğim ilk kurbanlarım oldular. Bir arama sırasında polis tümüne el koyarak götürdü, bir daha da alamadım.

Her bir anım benim gözümde altın değerindeydi. Bütün içtenliğimle söylüyorum; bu hoyratlığa inat, bütün bir kısmını, tarihleri ile yeniden yazdım kalanlarını da belleğime kazıdım. Yazdıklarım, büyük oranda günlüklerimin yeniden filizlenip meyveye durması gibi oldu.

Anlattığım yaşanmışlıklar "Milliyetçi Cephe Hükümetleri" dönemi ile 12 Eylül Darbe Dönemi’nin hukuk dışı, zulme varan acı izlerini taşımaktadır.

Bunları yazıya dökerken kendi öznel niyetlerimi değil, yurtseverliğin ve devrimci duruşun nesnel gerçekliğini kendime rehber edindim. Kırk üç yıllık öğretmenliğim sürecinde mesleğimi daima severek yaptım; öğrencilerim ile arama kimse giremedi. Ben onlara ışık oldum; onlar benim enerji kaynağım… Dört kez sürgün oldum, çok sayıda idari cezalar aldım ama daima dik durdum; hiç boyun eğmedim.

NARMAN'DA BEYNE ÇAKILAN ÇİVİ

İlk görev yerim Narman’dan öğretmen arkadaşımla telefonda uzunca bir konuşmadan sonra tam telefonu kapatacak iken, ‘’Öğretmenim sen orada hep dik durdun, hiç boyun eğmedin!’’ sözü  43 yıllık öğretmenlik hayatımda uğradığım tüm haksızlıkların, çektiğim acıların, ayrılıkların ve gördüğüm vefasızlıkların gecikmiş ödülü olmuştu sanki…

Günlerce zihnimde tekrarlayıp durduğum bu söz beni ve mesleki geçmişimi bu kadar isabetle özetleyen tümce artık benim yaşadıklarımın özeti olmuştu. Bu yüzden kitabıma adını vererek o sözler yaşasın istedim diyerek yaşadıklarına giriş yapan sözler etkileyiciydi. İlk başta dikkatimi çeken bu önsözdü ve sonra ki sayfaları okumama ve merak etmeme neden oldu.

Benim Nuri Öğretmenim;

Nuri Gökçek Öğretmeni doğup büyüdüğüm kasabamdan tanıyorum… Niksar/Gökçeli’de görev yaparken amcalarımla, babamla kurmuş olduğu dostluğu ile ve her iki abimin öğretmeni olarak vermiş olduğu emeği ile hatırlıyorum.

 4 yaşlarındaydım, ilk renkli fotoğraf makinesini Nuri öğretmen de görmüştüm. O zamanların teknoloji aletleri o kadarmış ki, fotoğraf makinesi mavimsi flu bir ton ile çekiyordu. Benim çocukluk fotoğrafımı da çekmişti, hala saklarım.

Güzel şirin kasabam Gökçeli’de yaşayan herkes,  görev yapan sağlık ve eğitim çalışanları olsun din görevlileri olsun hepsine kucak açar kendi insanlarından daha çok onları koruyup kollarlardı. Evlerinin kapılarını sonuna kadar açar ekmeğini böler, aşını pay eder samimiyetinden bir parça da azık koyarlar yanına…

Toprağımın insanı o güler yüzü içtenliği yansıttığı müddetçe oraya görev amaçlı gelen her kim olursa olsun tayin olmak istemezdi hatta orada emekli olup emekliliğin tadını yöre halkıyla çıkartanlar oldu.

Eşi Necla Gökçek ile görev yaptığı yılları ve orada gördüğü içtenliği unutmayan Nuri öğretmenim kitabında Gökçeli de yaşadığı anılara da yer vermiş. Babamı anlatmış amcalarımla yaşadığı esprili diyalogları yansıtmış.

ANLAMADAN SONUNA GELMİŞİM

Gökçeli hatırası bir babanın kızına en içten dileklerimle diyerek imzalayıp adıma göndermiş olduğu kitabı büyük bir zevkle, sevinçle okudum. Kitap veya uzun yazılar okurken sıkıldığımız olur kimi zaman… Bir iki cümle de bırakır kitabın sonunu getirmekte zorlanırız. Okuduğum bu kitapta bir sonra ki mısrada ne anlatıyor, bir sonra ki paragrafta neler oluyor, bir sonra ki sayfa da hangi olay veya anı yer almış diye diye merak ederek kitabın sonuna geldiğimi fark ettim.

'Öğretmenim Sen Hiç Eğilmedin' kitabı ile tanışanların ilgi ile okuyacağından eminim. Nuri Gökçek Öğretmenime kitabında kasabama yer verdiği için, kasabamda emek verdiği tüm öğrenciler adına, babam adına, sonra ki nesillere tutmuş olduğu ışık adına sonsuz teşekkür ediyorum.

Hakiki bir eğitimciyi anlatmaya sayfalar yetmez, sözler her daim kifayetsiz kalır. Verdiği tüm mücadeleler için yaşamı boyunca hedeflerini başarıyla sonuçlandırmış bir eğitimciye ve duruşu, kişiliği, karakteri ile de örnek olan bir insana verebileceğim tek armağan yazımla anlatmak olurdu. Teşekkürümü ve vefa borcumu ancak böyle anlatabilirdim.

Biz ve bizden önce ki nesiller çok şanslıydı. Mesleğini liyakat ile yapan gerçek, donanımlı,kendinden ödün vererek görevini tamamlayan eğitimcilere, insanı insan yapan öz değerler ile yetişmemize vesile olan insanlara denk geldik.

Şimdilerde bu hakikat kaldı mı diye sorarsak hayal kırıklığı kaçınılmaz!

Nuri Gökçek Öğretmenime uzun yıllar dilerken, kitabının 2. baskısını sabırsızlıkla beklediğimi ifade etmek istiyorum. Nuri öğretmen gibi değerli öğretmenlerimi sevgi, saygı ve minnet duygumla hatırlayarak Nuri öğretmenlerin çoğalmasını ve onun gibi bundan sonra ki nesillere örnek olabilecek öğretmenlerimizin doğrularıyla yol alıp ışık saçmalarını temenni ediyorum...