Her pazar olduğu gibi bugün de sizlere kıssadan hisse çıkaracak bir hikâye aktaracağım.

Keyifle okumanız dileğiyle.

Okul zili çaldı. Ali gecikmek için elinden geleni yapıyordu. Öğrenciler bir anda kapıya yöneldi. Bir yandan göz ucuyla öğretmenine bakıyor, bir yandan da arkadaşlarının gitmesini bekliyordu.

Öğretmeni, onun bu halini fark etti:

– Hayrola Ali, eve gitmeyecek misin?

Sizinle konuşmak istiyordum öğretmenim.

– Peki, ne söyleyeceksin bakalım?

– Ahmet arkadaşımız var ya……

– Evet, ne olmuş?

– Durumları iyi değil galiba. Annesi beslenme çantasına iyi şeyler koymuyor.

– Eee?

Ona yardım etmek istiyorum. Ama benim yardım ettiğimi bilirse üzülür. Günde bir simit parası biriktirip her hafta size versem, siz de ona verseniz?

Cebinden bir avuç demir para çıkarıp öğretmenin masasının üzerine koydu.

Öğretmen, sandalyesine oturup Ali hakkındaki bilgilerini yokladı. Bildiği kadarıyla ailesinin durumu pek iyi değildi. Bu çalışkan ve sevimli öğrencisi, ne kadar da iyi niyetli ve düşünceliydi. Zengin bir ailenin çocuğu değildi. Buna rağmen yardım etmek istiyordu. Üstelik yardım ettiğinin bilinmesini istemiyordu.

Nurhan Öğretmen:

– Dur bakalım Ali, dedi. Bildiğim kadarıyla sizin de maddi durumunuz pek iyi değil. Yanlış mı biliyorum?

– Doğru biliyorsunuz öğretmenim. Babam gündelikçi. Çoğu zaman iş bulamıyor. Ama ben de çalışıyor, para kazanıyorum.

– Nerede çalışıyorsun?

– Simit satıyorum.

İyiliğin bu kadarına ne demeliydi şimdi? Bunun gerçekleşmesi zordu. Onu, bundan vazgeçirmek için bir çare bulmalıydı. Bunu yaparken, sevimli öğrencisini de kırmamalıydı. Onunla biraz daha konuşursa, belki bir yolunu bulurdu.

Büyüyünce ne olmak istiyorsun?

– Çok zengin bir işadamı…

– Niçin?

– İnsanlara daha çok yardım etmek için…

– Bak simdi Ahmet’in ailesinin durumu pek iyi değil, bu doğru. Ama sizinki de bundan pek farklı değil. İstersen acele etme. Çok zengin olduğun zaman insanlara yardım edersin. Olmaz mı?

– Olmaz şimdi yapmalıyım.

- Neden olmaz?

- Üç sebepten dolayı olmaz.

Birincisi, bu para zaten benim değil. İyilik ettiğim için Allah, beni insanlara sevimli gösteriyor. İnsanlar da bundan etkileniyor, daha çok simit alıyorlar. Bu sayede gün boyu çalışanlardan bile fazla simit satıyorum.

İkincisi, ağaç yas iken eğilir deniliyor. Şimdiden iyilik yapmayı öğrenmezsem büyüdüğümde hiç yapamam. Şimdiden iyilik yapmayıp bunu zenginlik günlerime ertelersem, zengin olduğum günlerde de daha zengin olduğum günlere erteler kendimi kandırmış olurum.

Üçüncüsü ise daha önemli, büyüdüğüm zaman çok zengin bir işadamı olmak istiyorum. Zamanında yatırım yapmayanlar büyük işadamı olamazlar.

Öğretmen, karşısında büyük biri varmış gibi dinliyordu:

– Bu sonuncusunu tam anlayamadım, dedi.

– Açıklayayım öğretmenim. Çok zengin olmadığım için, ancak günde bir simit parası kadar yardım edebiliyorum. Bundan fazlasını veremem. Allah, Cenneti gücü kadar iyilik edene veriyor. Şimdi gücüm bu olduğuna göre, Cennetin fiyatı birkaç simit parası kadardır. Eğer zengin olmadan ölürsem birkaç simit parasıyla Cennete girebilirim. Bundan daha kârlı bir yatırım olur mu?

Öğretmenin gözleri dolmuştu. Başını ‘Evet’ anlamında sallarken Ali’yi evine yolladı. Eşyalarını toplamak için masasına döndüğünde Ali’nin bıraktığı paraların masa üstünde kaldığını fark etti. Sandalyesine gayri ihtiyari oturdu ve paraları eline aldı. Hiçbir para ona bu kadar kıymetli gelmemişti. Cenneti satın alabilecek paralardı. Sanki hiç bırakmak istemeyen bir duygu ile sımsıkı kavradı bu bozuk simit paralarını. Oturduğu yerden kalkamadı. İçinin dolduğunu, tarif edilemeyen duygulara boğulduğunu hissetti. Birden boşalan sağanak yağmurlar gibi ağlamaya başladı.

Ağladı…ağladı…ağladı…

Öğretmenlerimiz hem eğiten hem öğretenlerimiz. Bazen sırdaşımız yol göstericimiz. Bazen annemiz bazen babamız bezen arkadaşımız oldu. Hayatımızın her safhasında bizimle oldular. Bizimle sevindiler bizimle ağladılar. Hatıralarla dolu bir ömür… Acısıyla tatlısıyla.

Evet, biz de ağlamalıyız yaptıklarımız için, yapmadıklarımız ve yapamadıklarımız için ağlamalıyız. Bize yol gösteren, öğreten fedakâr öğretmenlerimizi hatırladığımızda sevgi ve saygı ile ağlamalıyız.

Vefat eden öğretmenlerimizi rahmetle anıyoruz. Emekli olan öğretmenlerimize ve fedakârca çalışan değerli hocalarımıza sağlık ve sıhhat diliyoruz.

Güzeli ve doğruyu öğreten bütün öğretmenlerimiz her daim kalbimizde ve gönlümüzdedir.