Eski adıyla Türkiye Kupası, yeni adıyla 'Ziraat Türkiye Kupası' her dönem sürprizlere gebe olmuştur...

Tarihe mal olan Fenerbahçe ve Beşiktaş'ın 'Pendik faciası', 'Lüleburgaz faciası', İnegöl’ümüzün süper lig takımlarına yaşattığı sürprizler hala gün gibi aklımızda...

O zaman neymiş bu tür maçlarda dikkatli olacakmışız...

Dikkatli olmanın ötesinde

laubali olmayacakmışız

Rakibe saygı duyacakmışız...

Dünyanın en egosu yüksek hocasının (Türkçe yazılışıyla Morinyo) bile Türk takımlarıyla oynarken 'saygı' kelimesini kullandığını ben iyi hatırlıyorum...

Peki, Bursasporlu futbolcular saygısız mıydı...

Saygısız değillerdi belki ama laubali olduklarını söyleyebilirim...

Forma şansı bulamayan oyuncular

kendilerine verilen fırsatı iyi değerlendiremedi...

Oysa ki takımın başındaki Samet Hoca'nın gençlere nasıl önem verdiğini cümle alem biliyor.

Yani sen sadece kupalık adam değilsin mesajını sezon başından beri vermiş...

İşte Burak,

işte Ramazan…

Hoca Süper Lig'de oynatmadı mı bu gençleri?

Öyleyse diğer gençler, bu yola baş koyması gerekmiyor muydu...

Ben çalışırsam, çabalarsam kendimi motive edersem Samet Hoca beni haftaya Trabzon maçında da oynatır düşüncesine neden girmez...

Benim üzüldüğüm olayların başında Türkiye Kupası'na bu kadar erken veda etmek değil, yaşanan ekonomik sıkıntı içerisinde her turda gelecek hatta ilaç olacak maddi gelir kaybı da geliyor...

Artık, futbol bir endüstriye döndü...

Hocalarımız, bunun farkında ama bu farkı gençlere de öğretmeli...

Ne diyelim artık önceki geceye iş kazası diyelim...

1461'e kaptırdığımız turun karşılığını ağabeylerinden puan olarak alalım...