23 Nisan’ın 100. yıl dönümünde görmüş olduğumuz kadarıyla en önemli konulardan biri de normalleşme. Aslında normalleşme neyin anormal olduğuyla da çok yakından ilintili.  Bazılarına göre normal olan diğerine göre anormalde olabiliyor. Neyin normal olduğu ile anormal olduğu birbirine girmiş durumda. Son yaşanılanlardan örnek verelim. Virüsün dünyaya yayılması mı normal,  yoksa birçok Batı ülkesinde on binlerce kişiyi öldürmesi mi? Diğer bir bakış açısıyla 23 Nisan'ın 100. yıl dönümünde Anadolu'daki 100 yıllık geçmişimize sevinmemiz mi normal, ya da 1071 yılından beri neredeyse 1000 yıllık serüvenimizle övünmemiz mi normal? Bunları o kadar fazla arttırabilir o kadar fazla çeşitlendirilebilirsiniz ki şu an okurken bile aklınıza değişik seçenekler geldiğini duyar gibiyim.

Bunlar kişiden kişiye bulunmuş olduğunuz mahalleden mahalleye, mahallenin etkisine göre değişiklik gösterebilir diye düşünüyorum. Şimdi de isterseniz gelelim yazının temel unsuruna. Şöyle bir düşünelim ve normalleşmedeki son durumu görelim isterim...

Son yaşanılan virüs salgınına 1990'lü yılların ortalarında yakalandığımızı varsayalım. Yani insanların geceden sıraya girdiği, bırakın virüsü normal hastalıklarla bile mücadele edilemeyen yıllara, hastane kapılarındaki insan  yığınlarını düşünelim. Bir ağrı kesici için,  bir öksürük şurubu için eczanelerin önünde geceden girilen sıraları düşünelim onlar o yıllara göre normal miydi? Yoksa şu an gelmiş olduğumuz durum mu normal? Ya da tersten bakalım bu virüse 2020 Mart ayında değil de 90'lı yılların sonlarına doğru olan bir yılın Mart ayında yakalandığımızı varsayalım. Sizce şu anki İtalya'dan, İspanya'dan durumumuz daha iyi mi olurdu? Daha kötü mü olurdu? Evet, bu durumu genç yaştaki insanlarımızın pek bilme şansı yok ama 50 civarı ve daha üzeri yaşta olan insanların bunu çok daha kötü olur diye söyleyeceklerine büyük oranda ihtimal veriyorum. Salgın hastalıkların elbette hiçbir zaman yayılmasını dünyada salgın olabilecek potansiyellerin olmasını istemeyiz ama sonuçta bu yaşanmış bir vaka, olmuş durumda. Aslında bu salgına 90'lı yıllarda ülkemizde yakalanmamış olmamız bizim şansımız. Hemen hatırlayacağınızdan eminim. Bazı insanlar için yaşamadıkları bir olay, bir durumla ilgili  şanslı olduklarını söylemek için “Allah'ın sevdiği kuluymuşsun” denilir. Türkiye içinde  bu virüsü 90'lı yıllarda yaşamadığımız için Allah'ın sevdiği ülkesi diyebilir miyiz?