Bilmediğim tatmadığım yemeği yemem diyenlerdenim. 

Teyze bizi gezmeye götür diyen küçük yeğenlerimle geçirdiğim bir gün...
Çocuklar nereye gitmek istersiniz?
Yaşasın oleyyy nidaları eşliğinde tabii ki!
AVM...
Kadınlarımızın gözlerini kamaştıran, çocuklarımızın hayallerini süsleyen, elektrik yüklü ışıl ışıl parlayan AVM'ler...
Tıklım tıklım insanların çılgınca alışveriş yaptığı, kimlik arayışında bulunduğu, oturup kalktığı yerin konumunu, yediği içtiği yiyeceklerin resmini çekip sosyal medyada paylaştığı o süslü AVM'leri hiçbir zaman anlamadım.
Sanırım bu gidişle de anlamayacağım. Kalabalığın ve anlamsız gezmelerin olduğu her yer beni germiştir.
Maksat onlar sevinsin dediğim ve çocukların ısrarı üzerine bulunmak zorunda kaldığım yerde hamburger yeme zorunluluğu!
Teyze hamburger istiyoruz... 
Zararlı olarak bildiğim yiyeceğin yenmemesi gerektiği açıklamaları çocuklar üzerinde pek de etki yaratmıyor!
Dayanıklılığı artırılmış küçük tombul ekmek arasında içinde nelerin bulunduğu bilinmeyen ince bir tane köfte, marul, ketçap mayonezle süslenmiş fastfood, yanında asidin çürüten birleşimi kola.
Hiç yemediğim ve merak dahi etmediğim yiyeceği bugün tattım. İyi ki tatmakta geri kalmışım dediğim anlamsız bir yiyecek.
Genelde et ve balık türlerinin kendine has kokusunu biliriz ama bu hamburgerin içindeki koku o koku değildi.
Ağrımış eskimiş gıdanın sosla bastırılmış haliydi. Çocuklar dahi yiyemedi bir iki ısırıkta bıraktı.
Belli ki dondurulmuş çözülmesi beklenen köftenin birkaç gün ısıtıp tekrar tekrar sunulmasıyla o hale dönüşmüştü.
Hepimizin karşı olduğu ancak zararlarını gerçekten çok az insanımızın bildiği trans yağların sicili epey bir kabarık. 
Kahvaltılık yağların, margarinlerin yüksek fruktozlu mısır şuruplarının, monosodyumglutamat, sülfür dioksit, sodyum nitrat, sodyum sülfit gibi bu maddeler hazır gıdalarda lezzet artırıcı ve  raf ömrünü uzatmak için kullanılıyor. 
Monosodyumglutamat yapısı itibariyle eksitoksin olan bu madde hücrelerin aşırı uyarılmasına sebep oluyor. 
Tatlı tuzlu fark etmeksizin hazır çorba, cips, çeşni, ketçap, mayonez türü soslarda kullanılıyor. Mısırın geçirdiği sayısız kimyasal işlemden sonra ortaya yapay tatlandırıcı olarak çıkan mısır şurupları, mısır gevreği, şekerlemeler, meşrubatlar, vitaminler, düşük kalorili olarak kullanılan tatlandırıcı ve aromalarda sıkça karşımıza çıkıyor. 
Gıdaların normalden daha canlı ve renkli görünmelerini sağlayan gıda boyaları salam, sosis, sucuk gibi işlenmiş etlerde, kek, pasta, bisküvi, gofret, çikolata gibi uzun ömürlü dediğimiz paketlerde yerini sağlama almış bulunuyor.
Hidrojenize edilmiş yapay olarak katılaştırışmış yağlar hamur işlerinde kullanılarak kolesterolü yüksek obeziteye davet çıkartıyor. 
Fırınlarda pişirilen ürünler hacmi artırılarak, rengi beyazlatılarak günden güne obezitenin kaçınılmaz olduğunu kanıksatıyor.
Fermente edilmiş içecekler, dondurulmuş ürünler, minik paketleme çaylar kışın vazgeçilmezi olarak kendini benimsetiyor. 
Katı ve sıvı gıdaların bozulup küflenmesini önlemek için kullanılan maddeler, ismini dahi doğru telaffuz edemediğimiz kelimeler hayatımızın tam orta merkezine yerleşmiş, DNA'da hasara yol açarak janjanlı paketlerle içten içe biz insanlığı yavaş yavaş kemiriyor.
Ambalajlanmış gıda, hazır gıda; adına ne derseniz deyin, markete gidip de onlardan birkaç tane almadan eve dönmediğimiz zaman yok.
Hayatımızın vazgeçilmezi olan bu ambalajları en aza indirmemiz gerektiğinin bilinciyle yazıyorum.
Zamane tüketimin zararlı maddelere olan bağımlılığını hatırlatıp yüze bütün çıplaklığı ile vuruyor.
Denetlenmeyen market, mekan ve gıda üretimi yapan yerler çocukları kobay olarak kullanıyor, insanları hasta ederek yok etmeye gayret gösteriyor.

Elbette yiyip içeceğiz...
Gıdasız doğanın kanunu olarak yaşanmıyor! 
Doğal olanı elimizden alanlara fırsat vermememiz gerektiğini vurgulamaya çalışıyorum.
Genetiğiyle oynanmamış, hijyenik, sağlığı tehdit etmeyen, çoğunlukla içine neler kattığımızı bildiğimiz, kendi ellerimizle yaptığımız yiyecekleri tüketmemiz gerektiğini düşünüyorum.
Günümüzün zararlarında ise önemli olanın miktar olduğunu unutmamakta fayda var.

Amacımız doğayı doğal, hayatı bozulmadan tüketmek olsun.