Herkes yoğundu!
Herkes yorgundu!
Yoğunluğu yok ettin,
Bizi yordun Korona!..

Herkes koşuyordu!
Herkes koşuşturuyordu!
Ne kaldı koşan, koşuşturan,
Nefesimizi kestin Korona!..

Azda olsa vardı samimiyet!
Vardı biraz hüsnüniyet!
Kapladı herkesi masumiyet,
Yapayalnız bıraktın bizi Korona!..

Zenginlik bir güçtü!
Fakirlik hep güçtü!
Seviye bir oldu, alayı göçtü,
Göçtürdün hepimizi Korona!..

Unutmuştuk dünü!
Kurtaramadık günü!
Aklımızdan çıkarmıyorsun ölümü,
Ölmeden öldürdün bizi Korona!..

Açmışız aç!
Marketlerde işimiz oldu kap kaç!
Psikolojimiz huzura muhtaç,
Dirlik bırakmadın bizde Korona!..

Sayende eve kapandık!
Uzarsa bu iş iyice kapandık!
Sabır bırakmadın, usandık,
Senin yüzünden yandık Korona!..

Sarılmayı unuttuk!
Kucaklaşmayı bıraktık!
Birbirimizden uzaklaştık,
Bayramı zehir ettin bize Korona!..

Adın oldu illet!
Bizde varken bu zillet!
Canından bezdi millet,
DEFOL GİT ARTIK Korona!...

***

ÇİNLİLERE YEMEK DUASI YAPTIRDIK

TSE Görevlisi olarak Çin'deyiz...

Yemek masasındayız, ama bir şey yiyemiyorum.

Masada yiyecek olarak her türlü mahlukat var!

Sadece kutu kola içiyorum ve Türkiye'den gelirken yanımda getirdiğim kavrulmuş fındık ile idare ediyorum.

Masanın üzerinde bulunan cam aparat dönüyor, herkes döndürerek önüne gelen mahlukattan tabağına alıyor ve yiyor!

Birde, her döndürmede, tabağına yiyecek alan, ayağa kakarak kadehini kaldırıyor, karşısındaki de ayağa kalkarak kadeh tokuşturuyorlar...

Benim karşımdaki Çinli ayağa kalktı, kadehini uzattı, ben oralı olmadım!

Yanımdaki firma temsilcisi olan Türk arkadaşımız, kulağıma eğilerek şöyle dedi;

"Mustafa bey, bunlar için bu serenomi geleneksel ve önem verdikleri bir husus, ayağa kalksanız ne olur, biz de mahcup olmamış oluruz!"

Öylemi...

Masa üzerindeki cam aparatı döndüren kim olursa olsun, ben ayağa fırlıyorum, kutu kola ile kadeh tokuşturuyoruz...

Artık oturmuyorum, ayaktayım ve kim bir mahlukata hamle yaparsa, bende ona hamle yapıyorum:))

Bir ara, TSE'den beraber göreve gittiğimiz arkadaşımız dedi ki;

" Yeter, adamları mahvettin, bırak yemek yesinler!"

Neyse, yemek bitti, kalkacağız...

"Durun!" dedim.

"Ben bu arkadaşların geleneklerine uydum, kadeh tokuşturdum, şimdide onlar bizim geleneklerimize uyacak, yemek duası yapacağız..."

Bizimkiler, olurdu olmazdı derken, ben ellerimi açtım, başladım Fatiha'yı okumaya...

Herkes ellerini açtı, Fatiha'dan sonra bir yemek duası yaptım ki sormayın gitsin...

Ellere bakın...

O zaman, Cinlilere dua ettirmiştik.

Şimdi, Çinlilerin bela ettiği virüsten kurtulmak için dua ediyoruz.

Tedbir alalım, dua edelim...

Önce tedbir, sonra tevekkül...

***

BUGÜN BAYRAM

Bu sabah, pencereden baktım Bursa'ya!

Sessiz...
Suskun...
Mahzun...

Alışmadığımız bir bayram sabahı!

Bunları düşünürken, minareden bir sala yankılandı bizim mahallenin semalarında...

Ve bir yolcu var, son yolculuğuna doğru yola çıkan...

Ve bir haber ilişti televizyonda gözüme, yoğun bakımda yatan hastalar...

Ve o hastaların başında koşuşturan sağlık çalışanlarımız...

Bizim güvenliğimizi sağlamak için görevi başında olan güvenlik görevlilerimiz...

Ve bunları düşününce...

Sessizliğe, mahzunluğa, suskunluğa şükretmek gerekir diye düşündük...

Salası okunanlara rahmet diliyoruz.
Görevi başında olan güvenlik güçlerimize şükran duyuyoruz.
Bizim için, ailesinin yanında olmayanlara teşekkür ediyoruz.
Hastalara dua ediyoruz...

Ve...
"Bugüne de ŞÜKÜR" diyerek;

EVDE OTURUYORUZ...

BAYRAMINIZ MÜBAREK OLSUN...