Birkaç yıl önce Rusya'nın Kırım'ı ilhak etmesi sürecinde pek sesi çıkmayan dünya devletlerinin şimdi yine Rusya'nın bildiği taktiklerle Ukrayna’ya bağlı olan Donbass’a da aynı taktiği  uygulaması neticesinde harekete geçmiş gibi gözüküyor.

Tam da bu esnada geçen hafta 104 emekli amiralin Montrö açıklanmasının aslında tam da bu esnada yaşanılan Ukrayna-Rusya gerilimi ile çakışması enteresandı.

Amerika'nın iki savaş gemisinin Karadeniz’e geçmesi ile ilgili Türkiye'den izin istemesi ve de yine Türkiye'nin Montrö’ye göre 21 gün Karadeniz'de kaldıktan sonra savaş gemilerinin çıkmasını istemesi olağan sürecin bir devamı gibi gözüküyor.

Fakat ABD'nin savaş gemilerini 21 gün de çıkartmaması durumunda ne olacak.

Rusya ile Ukrayna gerilimi daha savaşa dönüşmemişken biz bu gemilerin Karadeniz'den çıkmasını ısrarla Amerika'dan isteyecek miyiz.

Görünen o ki bu gemilerin varlığı bile Rusya’yı geriyor. Montrö bu anlamda anlaşmalarla Türkiye'nin elini kuvvetlendirilmiş gibi gözükse de sonuç itibariyle bir yaptırımı yok.

Tarihsel bağımızın olduğu Kırım'ın ilhakında ses çıkarmayan Dünya şimdi Donbass krizinde Karadeniz'e savaş gemileri göndermeye kalkışıyor, gerçekten anlaşılabilir bir durum değil.

Bu manada Türkiye'nin Ukrayna ve Rusya ile olan ilişkilerinin aynı şekilde gözetmesi ve tarafsızlığını kaybetmemesi çok önemli. Libya’da, Suriye'de, Karabağ'da bir şekilde iletişimin kurulduğu Rusya ile Donbass konusunda da mutlaka bir orta yolun bulunması gerekiyor.

Montrö'de maddesel olarak Türkiye'nin eli güçlü gibi gözükse de sonuç itibarıyla boğazlardan yapılacak geçişlerin süre kısıtlamalarının ihlali konusunda Türkiye'nin ya da Birleşmiş Milletler'in yaptırım yapma şansı yok.

O yüzden Karadeniz'in bir Barış Denizi olarak kalması için ülkeler arası diyaloğun ilişkilerin ve de karşılıklı çıkarların gözetilme ilkesi şart!