Başlık biraz provokatif olabilir.
Ama bu başlık altında  daha önce de birçok yazılar yazıldığını biliyoruz.
Bu tartışmalar  andımızın kaldırılması kesinleşince tekrar alevlendi.
Bir ulusu ulus yapan unsurlar vardır.
Ancak bir ulusu ulus yapan en önemli unsur  kimlik aidiyettir.
Bir ulusun asli ve temel unsurları bu kimliği taşıyanlardır.
Bir devleti kuran da, yaşatan da, ismini veren de  o ulusun asli unsurlarıdır.
Bir devletin içinde bin bir çeşit millet yaşayabilir ama o devletin sahibi canlarıyla ve kanlarıyla bu devleti kuranlardır.
Bu devletin içindeki bireyleri bir arada tutan ait oldukları kavim, töre ,bayrak, örf ,adet gibi unsurlardır.
Bu temel yapıtaşları ile oynandığında ortada ne millet kalır, ne devlet, ne de icra edeceğiniz bir din.
Buna rağmen birileri ısrarla bir milleti millet yapan milliyetçilik duygularına laf atarak ümmetçilik  dayatması gayreti içine girmekte.
Oysa Ümmetçilik apayrı bir şeydir.
Ümmet; 
Dini bağlarla birbirine bağlı olanlar.
Kaldı ki Ümmetçilikte yani  bir nevi Pan- islamizmde sorun yok.
Ama bir devleti devlet yapan, ayakta kalmasını sağlayan esas kavram milliyetçi duygudur.
Kendi milletini, ırkını savunmak sanki dine aykırıymış gibi yansıtma gayretleri var.
Millet demek aynı kökten gelen ,ortak tarihsel ve kültürel değerlere sahip olan topluluk demektir.
Din tartışmasız herşeyin üstündedir.
Bunu inkar eden de yok, karşı çıkan da.
Evet ,dinimiz her türlü milliyetçiliği men eder ama ırkçılık boyutuna varırsa
Allah katında hiç bir millet,hiç bir kavim diğerinden üstün değildir.
Ama bu gerçekler ümmetçiliği savunmak için yeterli sebepler değil.
Kaldı ki ümmetçilik ile milliyetçilik birbirine alternatif değil ve  dinimiz de milli aidiyeti inkar etmediği gibi bu yönde ima dahi yok.
Dinimizin men ettiği anlayış ırkçılık, yani kendi milletini diğerinden üstün görme anlayışıdır.
Burada sapla samanı birbirine karıştırmamak lazım.
Zaten ümmetçilik  Osmanlının son dönemlerinde ortaya atılan bir kavramdır.
İslam'ın indirildiği döneme ait bir anlayış değildir.
Diğer yandan ümmetçilik ancak yüksek bilinç seviyesi ile mümkün olabilir, yoksa ütopyadan başka bir şey olmaz.
Daha o bilinçten çok uzak olduğumuzun en büyük kanıtlarından biri Arap baharı ile birlikte Suriye'de çıkan iç savaştan kaçan mültecilerden tek birini bile, Kitabımızın indirildiği, dinimizin doğduğu, en kutsal mekanların bulunduğu  güya dinimizin merkezi olması gereken Suudi Arabistan'ın kabul etmemiş olmasıdır.
Yine Çanakkale ve Kurtuluş savaşlarında güya dindaş kardeşimiz Araplardan tek bir gönüllü bile yokken, savaşlara  gönüllü olarak Balkanlar ve Orta Asya'dan yine kendi ırkdaşlarımız  katılmışlardır.
İslam dünyası ümmetçiliği uygulayacak bilince ve seviyeye ulaşmış değil.
Bu bilinçten İslam coğrafyası ışık yılı kadar uzaktır.
Daha İslamın özünü  kavrayamamış kitlelerden ümmetçilik beklemek enaiyatten başka bir şey değildir.
Bu bilince  her şeyden önce eğitim ile erişebilmek mümkündür.
Yani Kitabımızın ilk sözü "Oku" ya  binaen: 
Eğitim ve yine eğitim.
Ancak İslam alimi diye ortalıkta dolaşan yobaz zihniyet eğitimi inkar ediyor.
Bu örümcek kafalarla mı ümmetçiliği getireceksin?