Milli ve yerli olmak birçok vatandaşımızın en büyük arzusu. Çünkü yerli ve milli olmak dışa olan bağımlılığı azaltmak demek, üretim demek, iş ve aş demek.

Güçlü ve huzurlu olmak demek. Bağımsızlık demek. Devrim demek…

Dışa bağımlı olduğumuz birçok kalem var. Bunları her geçen gün azaltmak için de ciddi bir mücadele var.

Geçmişten gelen yanlış kararlar ve biriken sorunları çözmek imkansız değil,

ancak biraz zor olabilir. Millet olarak da bunu çok rahatlıkla başarabiliriz.

Yeter ki doğru yerde doğru yol açılsın…

Bu zoru aşmak ve başarmak için de herkes kendi dalında çok çalışmalı. Sahaya inip sorunları yerinde görüp bazen bölgeye göre bazen şehre göre bazen de mahalleye göre çözümler üretmeliyiz.

Bulunduğumuz koltuğa yapışmadan koltuktan destek almak yerine makama destek vermek birinci vazifemiz olmadıkça üretemeyiz ve başaramayız. Risk almalıyız.

Sadece kendi adamlarımızla değil ekibimizi işin ehli olanlarla adil bir şekilde kurmalıyız.

Elbette işin ehli arkadaşınsa da buna kimse bir şey demez. Sonuca bakılır. Ne kattığınız ne kadar katkı koyduğunuz çok önemli. Sadece şov amaçlı projeler değil, gerçek anlamda uygulamaya konulan yararlı projeler üretip, hayata geçirmeliyiz.

Herkes uzman olduğu ve ilgi duyduğu konulara göre koordineli olarak çalışmalı.

Sadece masa başında gelen rapor ve bilgilere göre sorunlara çözüm bulunmuyor.

Mutlaka sahalara inilmeli ve alınan bilgiler süzgeçten geçtikten sonra rafa kaldırılmadan uygulanmaya geçilmelidir.

Dışa bağlı olduğumuz konulardan biri de enerjidir.

Ülkemizin daha çok ilerlemesi için çeşitli enerji kaynaklarına ihtiyaç vardır.

Sanayinin devamlılığı için, günlük hayatımızı idame etmemiz için ulaşım, aydınlatma, ısınma, soğutma gibi birçok kullanım için enerjiye mutlak surette ihtiyaç var.

Son yıllarda güzel hamleler yapılsa da yeterli değil.

Bu hamlelere devam edilmeli.

Enerji deyince her türlü gücü kullanmalıyız.

İster güneşten, ister sudan, ister rüzgardan, ister çamurdan, ister diğer birçok atıktan enerji üretiyoruz. Bunları daha yaygın ve adilane bir şekilde çoğaltmalıyız ve desteklemeliyiz. Bunları yaparken de mutlaka milli ve yerli makine ve teçhizatlara öncelik vermeliyiz. Yerli üreticiler de mutlaka eksiklerini gidermeli ve dışarıyı aratacak kalitesiz üretimden uzak olmalıdır.

‘Kalite-Milli-Yerli’ deyince yıllardır mücadele veren ve nerdeyse bunlarla kafayı bozmuş biri var Bursa’da. İyi ki de bozmuş... 

Aslında her ile her ilçeye her kuruma lazım.   

Bu arkadaş malumunuz Kalite Birliği Başkan Vekili ve TSE Baş Araştırmacısı Mustafa Karaman'dır.

Karaman, milli olan bu mesele için her vesile ile

"Gerçek kurtuluş; yerli üretim ve milli sertifikasyondur! Bir ülkenin gelişmişlik ölçüsü ithalatıyla ters, ihracatı ile doğru orantılıdır. İthalatın azalması ise tüketicinin yerli ürünleri tercih ederek, ithal ürünlerden vazgeçmesi ve TSE markalı ürünleri kullanması ile olacaktır. Bunun için yerli üretimin desteklenmesi, yerli ürünlerin kaliteli olması ve yabancı marka hastalığının son bulması, milli markalarımızın güçlenmesi gerekmektedir. Günümüzde, gerçek bağımsızlık ekonomik bağımsızlıktır. Ekonomisi güçlü bir ülke, üretim yapan, ihraç eden ülkedir. İthalatı önde olan bir ülke güçlü bir ülke değildir" derken adeta haykırıyor.

Peki, aksini iddia edebilir misiniz?

Elbette hayır.

Daha geç ve de güç olmadan kendimize gelelim.

Ülkemiz için gelecek nesiller için milli ve yerli üretime tam destek verelim. Milli sertifikasyon belgelerimizi alalım, gururla işyerlerimize asalım.

Milli ses ver projesi’ gibi projelere mutlaka duyarlı olalım.

Tek kurtuluşumuz milli ve yerli olmaktır.