Arkalarına birilerini aldığını söyleyerek, bulundukları yeri sağlamlaştırmaya çalışanlar; hem bulundukları yere, hem arkalarında olduğunu söylediklerine, hem de her yere zarar veriyorlar!
Daha nasıl açık yazılabilir, bilmiyorum!
Kişinin hiç bir kabiliyeti yok!
Liyakat hak getire!
 
Sadakat, sadece ya cemaatlerine, ya da kendilerine!
Şahsi ikbali söz konusuysa, cevval oluyor Fadime hala!
Mesele ikbaliyse, her şey gül, her yer gül kokuyor, onlara göre ne ala!
Onlara göre, önce onlar, anlaşılır gibi değil bu zevat!
Söz konusu değilse bunlar, bunlar için gerisi teferruat!...
Doğru mu söylüyorlar, onu da bilmiyoruz!
Çünkü arkalarında olduğunu söylediklerine, bunu da soramıyoruz!
Sayın Faruk Çelik'e kulak verelim, diyor ki;
"Makamdan güç alanlar (...) zarar veriyor!"
Ağzına sağlık Sayın Bakanım...
Bu sözün ışığında, bir de bürokrasiye bir göz atın lütfen!
 
"Arkamda şu var, bu var!" diyerek ahkam kesen, bürokrasiye ayar, organizasyona zarar veren var...
İnsanları hor gören, kin güden var...
En büyük zararı da arkasında bulunduğunu iddia ettiği organizasyona, kişilere veren var...
Kabiliyetsiz, kifayetsiz, liyakatsiz çapsızları da hesaba katın lütfen!
Bunların gerçek yüz ve kimliklerini gördüğünüzde, liyakatsizlerin defterini dürdüğünüzde, yarınlar daha aydınlık olacaktır...
İnanın o zaman; bürokrasi ayağa kalkacaktır!
Liyakatli, vatansever bürokratlar da nefes alacaktır...

***

İHANET EDECEKLER
17 Şubat 1959'da, Başbakan Adnan Menderes, uçak kazasından sağ kurtulunca, yurda trenle döner.
Kendisini sirkeci garında binlerce kişi karşılar.
Karşılayanlar içinde biri, ileri atılır, 6 yaşındaki oğlunu yere yatırır, bıçağı oğlunun boğazına dayar ve Adnan Menderes'e şöyle seslenir; "Başbakanım, izin ver oğlumu senin için kurban edeyim!"
Görevliler ileri atılır, çocuğu bu sapık - manyak babanın elinden kurtarır!
Sonra...
İhtilal olur...
Adnan Menderes idama mahkum edilir...
Sehpaya çıkar...
 
Merhum Başbakan Adnan Menderes'in ayakları altındaki iskemleyi, kim çeker biliyor musunuz?
O sapık, manyak baba!
Gece bekçisi, yalaka Kara Kemal!..
Buradan, şuraya varmak istiyoruz.
"Arkamda bu var, şu var!" diyerek, arkadakilerin gücü ile hareket edenler, önce arkalarında olduklarını iddia ettikleri kişilere, organizasyonlara ihanet edeceklerdir.
Çünkü liyakatin olmadığı yerde, ihanet kaçınılmazdır...
Brutus'lere dikkat lütfen!..

***

TSE'DEN HABERLER (www.tse.org.tr)
Türk Standardları Enstitüsü’nden(TSE) TS EN ISO 9001 Kalite Yönetim Sistemi almaya hak kazanan Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi’ne (OMÜ), Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen törenle belgesi verildi.
 
TSE Başkanı Prof. Dr. Adem Şahin, törende yaptığı konuşmada, 1996 yılında Gümrük Birliği anlaşmasının imzalanmasıyla Avrupa Birliğince hazırlanan ve kabul edilen standartların otomatik olarak Türk standartları haline geldiğini belirterek, şunları kaydetti:
"Avrupa'nın bütün standartları bizim standardımızdır. Artık o standartların hazırlık mutfağı bizde değil. Ya o mutfaklarda, atölyelerde çalışmamız icap ediyor ya oradan aldığımızı revize etmemiz ya da olduğu gibi kabul etmemiz gerekiyor. Biz 'standart' deyince ne kadar Türk standardı haline gelmiş ve kabul edilmiş olsa da dünya standardı artık bizim için Türk standardıdır. Yani küreselleşme, globalleşme, dünya piyasalarına entegrasyon denilen sistem budur." ifadelerini kullandı.
 
OMÜ Rektörü Prof. Dr. Sait Bilgiç de iyi ve güzel yapılan işin kaliteli olduğunu, kalitenin de başarıyı beraberinde getirdiğini anlattı.
Üniversite olarak bilimsel ve teknik çalışmaları önemsediklerini, kaliteli yapmaya özen gösterdiklerini dile getiren Bilgiç, "İşimizi iyi yaparak imkân ve şartlarının oluşturulmasını önemsiyoruz. Üniversitemizde kaliteden bahsedildiğinde ne kadar çok alanın etkilendiğini fark etmekteyiz. Bir ülkenin gelişmesinde çok önemli rol üstlenmiş olan üniversitelerin asli görevlerini iyi yapıyor olmaları, o ülkenin gelişmesi için önem taşıyor." diye konuştu.
Daha sonra Şahin, Kalite Yönetim Sistemi Belgesi'ni Rektör Bilgiç'e takdim etti.