Koronavirüs salgınından önce ülkenin en çok konuşulan konusu Libya meselesiydi.

Hatırlarsanız hatta o dönemlerde “mavi vatan” denilen olguyla da yeni yeni tanışmıştık. Yani iki ülke arasında yapılan anlaşma ile Anadolu kıyılarıyla Kuzey Afrika kıyıları arasında yani,  iki ülkenin birbirini gören kıyıları arasında kalan sulara mavi vatan deniliyordu.

Ama bu anlaşmanın devam etmesinde en önemli unsur Birleşmiş Milletler tarafından da tanınan Mutabakat Hükümetinin ülke idaresinde mutlaka kalmasıydı.

Darbeci Hafter o süreçte çoğu çöl olan ülkenin neredeyse yüzde doksanında kontrolü sağlamasına rağmen başkent Trablus ve çevresinde sadece yönetimdeki Ulusal Mutabakat Hükümeti kontrolündeydi.

Zor süreçte sıkışmış olan Serrac Hükümetini destekleyen askerlerini eğiten, İha ve Siha’lar la destekleyen ve 3 ayda gözle görülür bir şekilde durumu değiştiren Türkiye’nin azimli duruşu sayesinde en son açıklananlara göre Rusya ve Amerika’da Ulusal Mutabakat Hükümetiyle diyalog kurmaya başlamış durumda.

Korona öncesi gündem olan bu konuyla ilgili Darbeci Hafter’le diyalog kurulmasını öğütleyen bazı çevrelerin o sözleri hala kulaklarımda.

3 ayda gidişatı değiştiren ve Libya’nın geleceğinde büyük bir rol oynayan Türkiye’nin Libya ile yapacağı yeni ticari anlaşmaların ve Libya’nın yeniden inşasında büyük görevler alacağı da muhakkak.

Yüz yılı aşkın süredir enperyal güçler tarafından sömürülen, doğal kaynakları hoyratça kullanılan Libya’nın sömürüyü hiçbir zaman düşünmeyen, sadece ortak çıkarlar ve winwin eksenin de ortaklıklar arayışında olan Türkiye içinde güzel bir ortak çalışma alanı olacağı muhakkak.

Libya ile yapılacak yeni anlaşmaların yanı sıra “Mavi Vatan” dediğimiz Türkiye-Libya arasındaki suların Gaz Potansiyeli çok yüksek olduğu söylenen Doğu Akdeniz’le gazın alıcıları Batı Akdeniz yani Avrupa Birliği arasında bir geçiş noktası olmasının ileride, bilhassa bu virüsün etkilerinin Avrupa’dan uzaklaştığı an çok daha net anlaşılacağı da bir gerçek…