Daha güçlü bir ülke olmanın temelinde her daim tutum, tasarruf, yatırım, bilinçli üretim ve çalışkan olmak vardır.

Ülkelerin ekonomi açısından güçsüz olma sebeplerinin temelinde de az üretim aşırı tüketim yatmakta.

12-18 Aralık Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftası'dır…

Yerli Malı Haftası, 1946 yılından bu yana kutlanmaktadır. 1983 yılından sonra ise Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftası olarak kutlanmakta.

Bizler sadece bir hafta değil 12 ay boyunca tutum, yatırım, milli ve yerli olmalıyız.

Bunu bireyler de, kurumlar da topyekûn bilinçli bir şekilde hayatımızın her safhasında yaşamalı ve yaşatmalıyız.

Yatırımcılarımız ve üreticilerimize çok iş düştüğü gibi bizler de tüketim tercihlerimizi yerliden yaparak gerekli destekleri vermeliyiz.

İthal ürünlerinin büyüsüne kapılmadan yerli mallarımızı ısrarla tercih etmeliyiz.

Üreticilerimiz de kaliteden ödün vermeden daima daha kaliteli ürünler üretecek.

Hep beraber el ele vererek ülkenin geleceğini dert edinirsek bugünden daha güçlü, daha fazla üreterek çok daha güçlü olabiliriz.

Tükettiğimizden daha çok üretmemiz gerekiyor.

İthal ettiğimizden daha çok ihracat yapmalıyız.

Türk Malları Haftası deyince sadece meyve ve kuruyemişten ibaret değil bu özel günler.

Türk yatırımcılarının ürettiği her türlü ürünlerimize ve markalarımıza sahip çıkmalıyız.

Günlük hayatımızda kullandığımız her eşyada bilinçli bir şekilde yerli ürünleri ve hizmetleri mutlaka tercih etmeliyiz.

Bizim çok da yerli ürünümüz yok demeyin. Yurtdışına ihraç ettiğimiz ürünlerimizin çeşidi ve kalitesi küçümsenecek gibi değildir. Her geçen gün daha da artarak güçleniyoruz.

Ancak bizler yerli ürünümüz yok diye diye ürünlerimizi ve markalarımızı yok etmeyelim.

Başta biz, kendi ürünlerimize sahip çıkacağız ki dünya markaları ortaya çıksın. Ortaya çıkmış markalarımız da daha da büyüsün ve gelişsin.

Kendi ürünlerimiz birçok ülkede tercih edilirken bizler tercih veya alternatif olarak değil milli ve yerli duygularla sahip çıkmalıyız kendi ürettiklerimize.

Evet, birçok ürün ithal ediyoruz. İthal ürünlerin bu kadar fazla olması bizim tercihimizden kaynaklanıyor.

Bizler tercihlerimizle dengeleri değiştirebiliriz.

Sadece ahkâm kesmekle değil tatbikata bakmalıyız.

Üretmediklerimiz, üretemediklerimiz olabilir. Bunlar elbette ithal edilebilir. Önemli olan zaruret dışında ithal ürünlere olan bağımlılığın olmamasıdır.

Satın alacağımız her türlü gıda ürünü mümkün olduğu kadar yerli olmalıdır.

Bu durum sağlığımız açısından ve de yerli tarımı yaşatmak için çok önemlidir.

Damak lezzetlerimizi dışarıdan gelen ürünlerde bulamayız. Kendi topraklarımızda ve kendi sularımızla üretilen gıdalarla ithal ürünlerden aynı fayda gelmeyeceğini uzmanlar söylüyor.

Doğru projelerle ve mantıklı desteklerle topraklarımızda her türlü ürünü yetiştirebiliriz.

Hem kendimize yeter hem de birçok ülkeyi besleyecek güce sahibiz.

Yeter ki kaynaklar doğru kullanılsın. 

Milletçe yerli ve milli ürünlere sahip çıkarak daha hızlı yol alabiliriz.

Bu hepimizin görevi ve sorumluluğudur.

Bizler ne kadar çok yerli ve milli ürün kullanırsak dıştan gelecek her türlü krizlerin etkisi az olur. Aksini yaparsak da elbette çok olur.

Aksi takdirde biz ve bizden sonra gelecek nesiller bunun bedellerini öder.

Her şeyden önce yabancı marka hastalığına mümkün olduğu kadar bir an önce son vermeliyiz.

Milli ve yerli ürünlerin tercihinde herkes kendine düşeni ve yakışanı yaparsa daha güçlü ve mutlu oluruz.

Ülkemize, üreticilerimize, üretimimize, ürünlerimize ve kendimize sahip çıkacağız.

İsraftan uzak tutumlu insanlar olacağız. Çok çalışarak çok üreterek ve az tüketerek daha güçlü oluruz.