Bir zamanlar gökyüzünde birbirlerini gerçekten çok seven bir 'Bulut' ile 'Yıldız' vardı.

Bulut, gökyüzünün en şeker en pembe bulutu, Yıldız ise en parlak, umudu en çok yansıtanıydı.

Gökyüzündeki her varlık onların sevgisini kıskanırdı. Tatlı bir kıskançlıktı aslında.

Ama biri vardı ki, Bulut ile Yıldız'ın ayrılmalarını yürekten istiyordu. Hem de Yıldız’ın en yakın arkadaşı olmasına rağmen.

Bulut biraz saftı, kimseyi kıramazdı. Yıldız ise Bulut için elinden gelen her şeyi yapabilir, onun için herkese meydan okuyabilirdi.

Zaten onun için bir Bulut bir de çok sevdiği dostu 'Peri' vardı. Bir derdi olduğunda gider Peri'ye anlatırdı. Nereden bilebilirdi ki, Peri'nin bir gün tüm bu anlattıklarını Bulut ile ayrılmaları için kullanacağını…

Bir gün nazar değdi, Bulut ile Yıldız'a… Hiç yoktan bir sebepten tartıştılar. Bulut çekti gitti, hatalı olmasına rağmen. Yıldız ise “Nasılsa Bulut beni seviyor, dönecektir” diye düşündü.

Fakat hiçbir şey beklendiği gibi gitmedi. Bulut dönmedi. Kim bilir belki cesaret edemedi dönmeye.

Tek bir gerçek vardı ki, o da ikisinin de çok üzgün olduklarıydı. Bu duruma gökyüzündeki tüm iyilik melekleri bile ağladılar ama ne fayda.

Ertesi gün Yıldız, olanları en yakın dostu Peri'ye anlattı. Peri ise göstermelik bir hüzne büründü. Eline büyük bir fırsat geçmişti. Artık elinde hayatı boyunca kıskandığı kişiye karşı kozları vardı. O kişi en yakın dostu Yıldız olmasına rağmen kullanacaktı kozlarını. Hem de büyük bir zevkle...

Bulut’un yanına gitti ve Yıldız’ın artık onu sevmediğini söyledi. Bulut bu duruma çok üzüldü, boynunu büktü ama elinden hiçbir şey gelmeyeceğini düşündü. Çünkü tanıdığı Yıldız çok inatçıydı. Bir kere olmaz dedi mi bir daha olur demezdi. Peri de, Bulut'un bu üzgün durumundan yararlanıp ona olan sevgisini itiraf etti. Bulut da kimseyi kıramadığı için Peri'nin Yıldız’ın yerine geçmesine izin verdi.

Yıldız günlerce Bulut'un dönmesini, ondan af dilemesini bekledi. Ama Bulut gelmedi.

Bir gün Yıldız, Bulut'un yanına gidip konuşmaya karar verdi. Gece yola çıktı. Bir baktı ki; Bulut dostu sandığı Peri ile birlikte Ay'da el eleydi.

Melekler dayanamayıp tüm olan biteni anlattılar Yıldız'a... Gördüğü tablo karşısında çok üzülen Yıldız çaresiz döndü ve gitti. Yavaş yavaş sönmeye başladı. O günden sonra Yıldız söndü ışık veremez oldu. Bulut ise artık ne o kadar pembe ne de o kadar kadifeydi.

Yıldız ilk zamanlar her şeyden vazgeçti, hayata küstü. Ama kolay pes etmezdi. Kısa bir süre sonra hayatıyla ilgili o önemli kararı verdi. O güne kadar hiç görmediği Güneş'in yanına gidecekti ve biraz daha ışık isteyecekti ondan. Çok geçmeden daha önce hiç görmediği, Güneş'in yanına gitti. Ondan yansıtması için biraz daha ışık istedi. Güneş ışık yerine sevgisini verdi Yıldız'a…

O gün bu gündür Yıldız, Dünya'ya Güneş'in sevgisini yansıtır. Bulut ise hep gözyaşlarını akıtır Dünya'ya, bir de yüreğinden kopan fırtınaları...

Kendinizi sevin, en güzel özelliklerinizi ortaya çıkarıp kendinizi çok sevin, şımartın arada bir de olsa...

Sizi sizden başkası daha iyi anlayamaz, sevemez buna inanın. Çıkın evinizden dışarıya ve etrafınızdaki güzellikleri görmeye çalışın. Sadece bakmayın gelişigüzel, baktığınızı görmeye çalışın. Sevin çevrenizi, çiçekleri, kuşları, insanları, herkesi, her şeyi...

Siz sevdikçe, bir ayna misali sevginizin, neşe ve mutluluğunuzun size doğru geriye yansıyacağını göreceksiniz...

Günün Sözü:

“Doğallığın verdiği huzuru, doğal olmayan yollardan arama.Çünkü sadelik, sahtelik sevmez.”