Geçtiğimiz günlerde Kıbrıs Cumhurbaşkanı art arda kamuoyunda büyük tepkilere neden olan ve kabul edilmesi mümkün olmayan demeçler verdi.
Ama diğer yandan bir siyasi figürün böyle demeçleri neden verme gereği duyduğuna da bakmak lazım.
Bir siyasetçi kolay kolay seçmeni nezdinde karşılığı olmayan sözler sarf edemez. Zira o makamlara onu getiren bu seçmendir.
Bunu yapma cesareti gösteriyorsa demek ki bu tür çıkışların onların nezdinde karşılığı da var.
Sarf ettiği sözlerin kabul edilemez olduğu ortada… 
Kıbrıs'a gidenler oradaki soydaşlarımızın bize bakış açılarının çok da iyi olmadığını bilirler, ki asıl tahlil edilmesi ve çözülmesi gereken konu budur.
Neden bizim soydaşımızda, ırktaşımızda zaman içinde bize karşı böyle tavırlar geliştiğini iyi analiz edip buna göre çalışmalar yürütmek lazım.
Yoksa bu tür demeçlerin sebebine inip doğru teşhisler konulmadan gerekli tedbirler alınmazsa ve sadece tepki ve kınama ile cevap verilmekle yetinilirse ileride benzer demeçler verenlerin sayısı ciddi boyutta artabilir.
Evet, doğrudur, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yıllarca her türlü ambargoya rağmen bizim desteğimiz ile ayakta kalmayı başarabilmiştir.
Buna rağmen oradaki toplumda neden bize karşı giderek artan menfi atmosfer oluşmaya devam ediyor?
Çözüm üretmek için her şeyden önce bu sorunun cevabını bulmak lazım.
Oradaki soydaşımızın kendilerine has sorunlarını ve çözümlerini onlarla beraber istişare etmeden, onların fikirleri alınmadan kararlar alındığından olabilir mi acaba?
Çünkü aynı yaklaşımlar Bulgaristan ve soydaş nüfusumuz olan diğer bölgelerde de sergilendiğinden iyi biliyoruz.
Bu insanlarımıza yönelik çalışmalar, onların dertlerine kalıcı çözümler üretileceğine oralara yıllarca sadece yeme, içmeye veya başka şeyler yapmaya giden insanlar gönderilip istişare mekanizmaları işletilmeden tek taraflı kararlar alınmıştır hep, ki bu dönem bu durum çok daha bariz şekilde kendini göstermiştir.
Bu tür yaklaşımlar soydaşlarımızda güvensizlik oluşmasına, bunun da zaman içinde tepkilere dönüşmesine sebep olmakta ve bu sıkıntılara çare aranacağına soydaşımızın en ufak bir güveni olmayan kişilerle oralarda çalışılmaya devam edilmekte.
Soydaşlarımıza yönelik en ufak bir çalışmanız olmayacak, dertlerinin beklentilerini dinlemeyeceksiniz, ortak çözüm noktalarını görüşüp müzakere etmeyeceksiniz sonra birilerinin canı tak edip bu tür demeçler verince hemen kınamalar ve hakaretler havada uçuşacak.
Bu akılla devam edilirse oradaki soydaşlarımızın daha da çok tepkisi ile karşılaşacağız maalesef. Oysa oradaki soydaşlarımızla istişare ederek ortak politikalar belirlenmeliydi. Bizi oradan çıkarmaya hiçbir dış unsurun gücü yetmez.
Ama içeriden oluşacak bir tepkiye de direnme şansımız olmaz ve korkarız ki eninde sonunda tepkiler bizi oradan çıkmak zorunda bırakırsa şaşmamak gerek…
O nedenle tedbirler şimdiden alınmalı, Akıncı’nın şımarıklıklarının temeline inilerek strateji geliştirilmelidir.