Genel kanaat aynı yönde...

Tasarımı yapanın da mutlu olduğunu düşünmüyoruz, öyleyse uygulamaya geçilmeden yeni tasarımların yapılıp, uygulamaya konulmasını bekliyoruz.

Kalite Birliği tarafından üç yıldır seslendirilen ve "SESİMİZİ DUYAN VAR MI?" sloganı ile gündemde tutulan, ‘MİLLİ SES VER’ projesinin birinci ayağı olan YERLİ ÜRETİM ile ilgili olarak, Ticaret Bakanlığı’nın yayınlamış olduğu logo beğenilmedi.

Biz de beğenmedik, beklenen sinerji oluşmadı. Yine de "Hiç olmamasından daha iyidir" diyerek düşüncelerimizi paylaşalım...

Bize göre, çoğunluğu veya tamamı yabancı sermaye elinde bulunan kuruluşların ülkemizde ürettiği ürünlerin üzerinde bu logo ve TSE markası olmalı.

Sermayesi yüzde yüz yerli olan kuruluşların üretmiş olduğu ürünlerin üzerinde de bu logo bulunmalı, ama bir farkla, logo üzerine Türk bayrağı ve TSE markası ilave edilmelidir.

Türkiye'de üretilen tüm ürünler üzerine konulacak olan bu logonun da bazı şartları olmalı.

Her iki hususta da, ürünlerin kalitesini belirtmek üzere "TSE ŞARTI" getirilmelidir.

Bunu yaptığımız zaman, dışarıya giden milyar dolarların önüne set çekmiş oluruz, kaliteyi gündemde tutmuş oluruz ve tüketicinin can ve mal emniyetini sağlamış oluruz.

Birileri çıkıp, "Uluslararası anlaşmalara bu uygulama uygun değildir!" diyecektir. Böyle bir uluslararası anlaşma yoktur, bunu da en iyi devlet yetkilileri bilmektedir.

"Efendim, serbest piyasa ekonomisine bu durum uygun değildir!" diyenler de olacaktır, ne serbest piyasası, küresel terörist, piyasalarımızı her gün manipüle ediyor, bunu görmüyor musunuz?

Eski adıyla TS 16949, yeni adıyla IATF 16949 ve EKOTEX konularında yetkili, yerli ve milli bir kuruluşumuz yok!

Bu yetkiyi TSE ve yerli hiçbir kuruluşa vermeyen Avrupa Birliği ülkeleri, serbest piyasa ekonomisinin şartlarını uyguluyorlar mı?

Ülkemizden her yıl milyarlarca doları, standartlar ve kendi kurallarını şart koşarak alan AB ülkeleri, Uluslararası ticaret kurallarına riayet ediyor mu?

Uluslararası Standardizasyon Teşkilatı’nın (ISO) üyesi, Türkiye temsilcisi ve dönem başkanlığını yapan,

CEN VE CENELEC üyesi olan,

Avrupa Kalite Teşkilatına (EOQ) 1976 yılından beri üye olan,

Her alanda ve her faaliyetinde akredite bir uygunluk değerlendirme kuruluşu olan,

Türk Standartları Enstitüsü’nden belgeli olan ürünleri, kendi ülkelerine alırken, kendi belgelendirme kuruluşlarından belge alma şartını getiren AB ülkeleri, uluslararası etik kurallara uyuyor mu?

Ülkemizde belgelendirme yapan yabancı belgelendirme kuruluşlarının tamamı, akreditasyon kurallarına riayet ediyor mu?

Kimse kutuyu açtırmasın!

Bu ülke, kendisine karşı başlatılan standartlar savaşının farkına varmalı ve mütekabiliyet esaslarını, uygunluk değerlendirmenin tüm alanlarında uygulamaya koymalıdır.

60 yıldır bu ülkeyi AB'ye almayanlar, son iki yüz yıldır bu ülkeyi sömürmek için çaba sarf edenlerdir. Bu sömürülerini standartlar alanında devam ettirmek için TSE'nin aktifliğinin önüne engel koymaya çalışmaktadırlar!

Çünkü TSE, onların bütün dirençlerini kırarak, dünyadaki tüm kalite kuruluşlarının üyesi olmuş, hatta ISO başkanlığını yapmış olan bir Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurumudur.

Dememiz o ki; tüm dirençlere rağmen, TSE, AB'ye girmiştir.

Kalite Birliği olarak, tüm bu gerçek verilerin ışığında, devlet büyüklerimize çağrı yapmak istiyoruz;

Yabancı sermayeye sahip olup ülkemizde üretim yapan tüm kuruluşların ürünlerinin üzerinde "Yerli üretim Logosu ve TSE markası" bulunma şartı getirilmelidir.

Yüzde yüz yerli sermayeye sahip olan ve ülkemizde üretim yapan kuruluşların ürünleri üzerinde "Yerli Üretim Logosu, Türk bayrağı ve TSE markası" bulunma şartı getirilmelidir.

Bir adım daha, tüm ithal ürünler TSE denetimine tabi tutulmalıdır.

Böylece istenen ve beklenen sinerjinin oluşacak olduğuna inanıyoruz.

Yerli üretimi teşvik etmek ve tercih etmek durumundayız.

Milli Belgelendirme Sistemi’ne geçmek zorundayız.

Kalite alanında mütekabiliyet esaslarını uygulamaya koymalıyız!

(Bugün, saat 13.30'da, UÜ Rektörlük Senato Salonu’nda, ‘MİLLİ SES VER’ projesi basın toplantısına davetlisiniz.)