Bütün kirli çamaşırları saç tellerinde yıkatan, 

Entarisi-süsü püsü tırnak koparan, 
Varlığı yarasa gözlere batan, 
Yediği lokma sayılan, 
Analığından korkulan kadın sen ne büyüksün(!) 
Kadın gece dışarı çıkmaz!
Kadın pantolon giymez, kısa etekle dolaşmaz! 
Sen kadınsın sus! 
Kadın kısmı her şeyi bilmez burnunu sokmaż! 
Kadınsın otur oturduğun yerde! 
Ahh boynu devrilesice cehalet! Ne çok korkuyorsun kadından... 
Tıpkı acizler gibi, ruhu hasta, beyni gelişmemişler gibi!
Toplum olarak farkında olduğumuz fakat çoğunlukla görmezden geldiğimiz kadına şiddet her seferinde çırılçıplak karşımıza çıkıyor acı gerçeklerle... 
Kadına şiddet fiilleri arttığı gibi kadın cinayetleri de gün geçtikçe artıyor. Ya kocası tarafından dövülüyor ya sevgilisi tarafından, psikolojik şiddet görüyor ya da cinsi sapıkların taciz veya tecavüzüne uğrayarak yaşamlar yitip gidiyor.
Aslı... 
Kendisini aldattığı iddiasıyla eşi tarafından kazma sapıyla dövülerek hayatını kaybetti.
Filiz...
"Seni artık beğenmiyorum, bakımsızsın" dediği eşi tarafından dövüldü ve 8 gün komada kalarak hayatını kaybetti.
Emine...
Kızının gözü önünde eşi tarafından boğazı kesilerek hayatını kaybetti. 
Ceren...
Evinin önünde cani saldırgan tarafından bıçaklanarak hayatını kaybetti. 
Kan donduran bu vakalara kanun da yetersiz kalıyor. Sanırım o da kadından korkuyor! 
Kadına yönelik şiddetin önlenmesi çalışmaları kapsamında hakkında tedbir kararı bulunan kişilerin yeni silah alması engellenerek, mevcut silahları ellerinden alınarak acılara son verilmeyeceğini kanunda bilmelidir. 
Kazma sapı, odun, bıçak suç aleti olarak kabul görmezse hafifletici sebeplerle öldürmek için bahaneler daima sırada bekleyecek
"Aile İçi ve Kadına Yönelik Şiddet Büroları" yaygınlaştırılsada, şiddet vakalarına uzman savcılar baksa da önleyici tedbirler alınmaması ve caydırıcı müeyyideler uygulanmadığı sürece şiddet geliyorum demeyecektir! 
Kadına şiddetle mücadele kapsamında hayati tehlikesinin bulunması halinde geçici koruma altına alma tedbiri kadın sığınma evleri koruyamaz ise Allah'a emanet demektir. Kadına şiddeti normalleştiren her türlü girişimin toplum tarafından reddedilmesi gerekir. 
Şiddet duygusunun artması çarpıklaşan yaşam koşullarıyla beliriyor. Şiddetin dışa vurumu ise özellikle kadınlar, çocuklar ve hayvanlar üzerinde gerçekleştiriliyor. 
Sevgiyi, aşkı, entrikalı, gösterişli şaşaalı dizilerden, evliliği kimin eli kimin cebinde belli olmayan evlendirme programlarından, evden kaçan kızların kadınların hikayesini yine kriminal aile bağlarının olduğu programlardan, futbol sevdasını jopla bıçakla maç izlemeye giden taraftardan, kırmızıya tahammül edemeyen trafik canavarlarından, eğitimi hafife alan suistimalcilerden öğrendiğimiz zaman içinde gelişmemişliğimizin acı tablolarını yaşamaya mahkum kalıyoruz. 
Öğrenmeden bilgi sahibi olunan devirde kadının ikinci planda kalması daimidir. Tarih boyu böyleydi süregelen zamanda gelişmek yerine gerilemeyi tercih eden düzen, eğitimsizlik, bilgisizlikle mesut gibi görünüyor! 
Kadına şiddeti önlemeye yönelik girişimlerin bir kurum ya da sivil toplum kuruluşuna bırakılması istenilen sonuca ulaşmayacaktır. Kadınlarımızın hakları konusunda yeterli bilgi ve donanıma sahip olmaları gereklidir.
Şiddet konusunda bilgi seviyelerinin artırılması, aile içindeki çocuklarında o bilgilerle yetiştirilmesi... 
Kadının bedenine yöneldiğinde fiziksel şiddet, cinsel bütünlüğüne yöneldiğinde cinsel şiddet, ekonomik varlığına yöneldiğinde ekonomik şiddet olarak kadını zayıf anından yakalayarak vuruyor. 
Bu sebeple toplumsal olarak her türlü şiddet fiiline karşı çıkılması gerektiğine inanıyor, bireysel olarak üzerimize düşen görevleri devlet tarafından sağlanmalıdır diye düşünüyorum. 
Şiddet uygulayana yönelik öfke kontrolü, stresle başa çıkma konularında eğitim, rehabilite muayene tedbirleri gibi... 
Malum her an patlamaya hazır haldeyiz, 
Tedirgin, kaygılı, yarına endişe ile uyanan, sevgiyi maddiyatla geçimi kavgayla yaşayanız! 
Devletim; geçinmelere geçit vermeniz ümidimle... 
"Her kadının içinde bir güzellik var" görebilene diyorum