İçimizi acıtan pek çok haber vardır. Cinayetler, tecavüzler, cinnetler, intiharlar, trafik kazaları... Bu liste saymakla bitmez uzar gider.

Ben size bu satırlarda Belçika'da kurulan bir dernekten bahsedeceğim, bakalım sizin içiniz acıyacak mı?

Kimsesi Olmayan Cenazeleri Kaldırma Derneği...

Bu derneğin görevi belli, adı üzerinde...

Bu derneğin kurulma sebebini başkanları şöyle açıklıyor: "Son günlerde evladı, akrabası olmasına rağmen evinde ölü bulunan insan sayısı öylesine arttı ki sonunda bu derneği kurduk."

Bizim milletimizde çok büyük istisnaları olmak kaydıyla böyle bir duruma hangi evlat rıza gösterir.

Hayırsız evlat çoktur belki ama ana babasının cenazesini ortada bırakan evlat kolay kolay çıkmaz. Çıksa da bizim inancımızda artık o nasipsizin tekidir.

Düşünsenize Avrupa artık bu hale geldi.

Avrupa'nın göbeği Brüksel'de ölen insanların cenazesinde akraba yok. Çünkü akrabanın haberi yok.

Yani insanlık öyle milli gelirin 30-40 bin dolar olmasıyla ölçülmüyor.

Ecdada, ataya saygı ayrı bir meziyet... Şükürler olsun bu meziyeti kökten kaybetmedik. Ammaaaa…

Bazı meziyetleri kaybetmeye başladığımızın örneğini pazar günü yaşadık. Bu da benim için 4 gündür ayrı bir vicdan acısı.

Haberlerde gördünüz, 8'i oldukça varlıklı genç ve 3 mürettebat hepsi kadın, içinde bulunduğu özel jet İran'da düştü. Peki bu olay nasıl duyuruldu?

"Bekârlığa veda partisi için Türkiye’den Dubai’ye gittiler."

11 can gitti. Yaptıkları size göre doğrudur yanlıştır başka bir şey. Herkesin kendi imkânlarına göre tercihi.

Özel jetin düşüşü teknik açıdan inceleniyor.

Kara kutusu ve diğer deliller toplanacak.

Havacılık kuralları gereği hepsi yapılacak.

Havacılık kuralları kanla tecrübe edildiği için her yönden önemlidir.

Şahsi fikrim, Dubai’ye gitmelerine karşı değilim. Ancak uçakla yaklaşık 4 saatlik bir mesafeye özel jet yerine imkanları da olduğu için THY veya Emirates uçakları ile First Class'ta uçuş yapabilirlerdi. Tedbir ve takdir meselesi... Gerisini bilemeyiz.

Vakit geldiyse ne desek boş…

Benim değineceğim konu sosyal medyada sevinenler, iyi olmuş diyenler, zengin olduğu için haberlerde oldukça yer bulmuş diyenler, fakir edebiyatları, hakaretler, neler neler vs.

Öncelikle biz ne zaman ölümlere sevinir olduk. Biz Anadolu insanları olarak çevremizde bir ölü varsa günlerce televizyon açmaz üstüne de bir örtü koyardık. Radyo açmazdık. Cenaze evine her türlü destek verirdik.

Dinimizde ve örf ve adetlerimizde şöyle der:

Ölülerin ardından kötü konuşmayın.’ 

‘Ölülerinizin iyiliklerini, güzelliklerini anın ve kötülüklerini sarfı nazar edin.’

‘Ölülerinize sövmeyiniz.’

Ancak ölen kişi ülkeye, topluma büyük zararlar vermişse, hainse elbette bunları anlatacağız.

Ancak sırf zenginler diye servet düşmanlığı yapmak her ne sebeple olursa olsun doğru değil.

Ülke olarak zengine, üretime, yatırıma her daim ihtiyacımız var.

Bunun ötesinde hepsinin ailesi var.

Annesi var, babası var, sevdiği var.

Bunların yaşadıkları acı var. Acılarına acı ve hakaret etmek toplum olarak bize hiçbir zaman yakışmaz…

Zenginiyle, fakiriyle, üreteniyle, çalışkanıyla, köylüsüyle, şehirlisiyle biz hep beraber olduğumuzda daha çok güçlüyüz.

Kimi fakir doğar fakir olarak ölür.

Kimi fakir olarak hayata başlar zengin olarak ölür.

Kimi zengin olarak hayata başlar fakir olarak ölür.

Mesele zengin ya da fakir olmak değil insan olmaktır.

Herkes kendini yaşar, ahlakına göre yakışanı yapar…

Sosyal medyada herkes yazarlığa soyunursa olacağı budur. Bilen de konuşuyor bilmeyen de...

Bu meslek, insanlık ya da vicdanımız bu kadar nasıl ayağa düştü anlamış değilim.

Ölenlerden ikisinin hamile olduğunu öğrendik. Peki o doğmamış sabilerin günahı neydi...

Onlar için de oh olsun diyebildiniz mi gerçeği öğrendikten sonra...

Peki ne yapacaktık diyenlere düşen tek şey, "Allah amelinin yanı sıra merhametiyle rahmet eylesin" demek.

Çok mu zor...