Filmlerde görürdük hani…
Baba doğumhane önünde dokuz doğurmaktadır. Bir ebe gelir ve mutlu haberi verir…
Baba atar narayı: “Allah!..”
Çocuk, ailenin tuzu biberi ancak ekonomik sıkıntıların yaşandığı günümüzde bunun hayalini kurmak bile “Tüh ya, şimdi olmaz! Ekonomik olarak hazır değiliz buna” dedirtiyor insana… (Allah affetsin) 
“Rızkıyla gelir bebek” der büyüklerimiz…
Der de...
O işler bugünler de öyle olmuyor işte!
Yüce Allah’ın işine karışılmaz tabi… Haşa!
Korkar olduk evlenmeye, evlat sahibi olmaya, yeni bir iş için girişimde bulunmaya maalesef.
Asgari ücret alan bir çift düşünün!
Yuvarlak rakam haneye 4 bin TL giriyor. Kadın hamile kaldı diyelim; doğum yapacak. 
2 bine düştü mü yuvaya giren para!..
1000 TL’den düşünelim kirayı da…
Çocuğun zaten en az aylık 500 TL’si vardır; sağlığı, bezi, sütü, maması…
Annenin çocuğu emzirmesi, babanın da hayatta kalabilmesi için beslenmeye ihtiyaçları var değil mi?
500’den aşağı tutmuyor bir çiftin aylık mutfak masrafı ve temizlik malzemelerine harcadığı para… Bu babanın iş yerine servisi de olsun ve yol parasını eklemeyelim.
E faturalar kaldı!
Düşün, düşün…
Velhasılıkelam, 
yahu korkuyor insan bu dünyaya evlat getirmeye!..
Hâlbuki dünyanın en güzel şeyi çocuk…
Garibanın tatil yapmaya, bir restoranda haftada bir eşiyle yemek yemeye hakkı yok diyelim; eyvallah…
Var da…
Evdeki hesap uymuyor çarşıya.
Be kardeşim, yok mu garibanın hakkı aile olmaya!
“Bu dünyaya çocuk getirilmez arkadaş! Savaş var, kötülük var, para yok…” diyen tiyatro sanatçısı arkadaşımla saatlerce tartıştık bu konuyu.
Evlat elbette nasibiyle gelir ancak korkuyor insan, “Yavrum bir oyuncak istedi de alamadım” cümlesini ömrüne ekler diye.
Allah herkesin evladını bağışlasın ve korusun kötülüklerden.
Gezegenimize yeni gelenlere de kurulacak bir cümlemiz var tabi:
“Dünya zor yer ama şansın yaver giderse kurtarırsın paçayı… Sen yine de hoş geldin be çocuk!”