Yüreğimizin ve sevgimizin götürdüğü yere doğru güzel bir yolculuğa hazırlanıyoruz…

Yüzük, nişanlılık evresi, gelinlik, smokin, düğün, nikah, davetlilerin önünde verilen sözler…

İyi günde kötü günde, hastalıkta sağlıkta, seninleyim demenin sadakati zamanla ölüyor mu?

O heyecan, o bakışlar, el ele tutuşmalar, bazen yapışık ikiz gibi gezmeler, birer imza ile taçlanıp çoluk çocuğa karışına kadar mı?

O flört dönemi romantizm dolu günlerin yerini monotonluk mu alıyor?

Artık hep yanımda demenin verdiği rahatlık, evlendiysek benim dediklerimi yapmak zorundalığı, unumu eledim eleğimi duvara astım düşüncesi çiftleri birbirinden soğutmaya yetiyor da artıyor bile…

Eşlerin birbirini kendi kalıplarına sokmaya çalışması artçı sarsıntıları da beraberinde getiriyor.

Gün yirmi dört saat ve bu yirmi dört saatin yirmi iki saatini paylaşamamak, konuşmadan çiftlerin kendi istekleri ve yaşamak istediği yönde ilerlemesi…

Gözlemlediğim ve üzüldüğüm nokta

Evlilikten çok, boşanmaların çok olduğu zamandayız…

Biten birliktelikler ve farklı sebepler ile aynı çatı altında devam eden evlilikler…

Aman çocuklar yıpranmasın, ailem baskı yapıyor, mesleki konumum ne olacak, ekonomik nedenler, aman el-alem ne der, çevre etkeni derken eriyip tükenen birbirlerine zehir olan hayatlar…

Alışkanlık dairesinde dönen evlilikler pergel gibidir sivri olan ayakları yere saplanmıştır. Kalem olan ayakları yürür de yürür ama hep aynı merkezin etrafında dönmekten başka hiçbir şey yapamazlar. İleri gidiyorum zannederler ama hayatlarından geriye kalan kocaman bir dairedir.

Alışkanlığı uzun soluklu ve güçlü kılacak şey romantizmin doruklarında olmak değil, sağlıklı alışkanlıklar edinmektir.

İlişkiler kırılgandır. Güven ve bağlılık bir ilişkinin olmazsa olmazıdır. İlişkide memnuniyet varsa sürmesi için çaba harcamaya beslemeye devam etmektir.

Mutsuz çiftler negatif düşüncelerle sıkışıp kalıyor. Sürekli eksik arayan olumlu sonuca varamaz. Kimde neyi nasıl görmek duymak istiyorsanız onu görür duyarsınız.

Ben üzerime düşeni yapıyorum, çalışıyorum, faturaları ödüyorum, çocuklara bakıyorum gibi çıkışlar yerine birlikte yaşanan hayatın sadece bunlardan ibaret olmadığını paylaşılan bir bakışın, komplimanın, bir dokunuşun, davranış ve mimiklerini fark edip ayrıntılara dikkat ettiğinizde iletişim ihtiyaçlarına kulak verdiğinizde bütün sorunların çözüldüğünü de göreceksiniz.

Mutlu çiftler flört etmeye devam eder ve gündelik ritüelleri vardır. Beraber yemeğe çıkmak, birlikte film izlemek, alış verişe gitmek, aktivitelere katılmak ve hayatın her anında aynı düşüncede aynı fikirde buluşabilmek gibi…

Birer takım edasında değil birlikte bir şeyler yapmaktan zevk alan birbirini seven birer sevgili bir eş olarak…

Partnerler birbirlerini değiştirmeye çalışmamalı ve oldukları gibi kabul etmelidirler. Birbirlerinin kişilikleri ile çatışacaklarına, olumlu ve çekici taraflarını görüp onları gündemde tutmaya çalışmalılar, sonuçta en başta yakınlaşma ve şu anda birlikte olma sebepleri işte onlar.

Konuşarak anıları yaşatmak zihniyet değişimine sebep oluyor… Onun hayatınızdaki yerini ve ilişkiye dair düşünmenizi sağlıyor. İlk birliktelik günleri unutulmaz anları, en güzel zamanların ayrıntılarını dillendirip neden birlikte olmayı tercih ettiğinizin farkına vardığınızda hislerinizin netliği ortaya çıkıyor.

İhtiyaçlarımızdan bahsederken istemediklerimizden çok istediklerimizi dile getirmeye dikkat ettiğimiz anda iyilik devreye giriyor. “İşte seni, beni mutlu etmenin yolu” diyebilirsiniz. Her ilişkinin desteğe ihtiyacı olduğunu hissettiren bu egzersizi yapmak zor olmasa gerek. Çünkü herkes sevgilisini, eşini mutlu etmek ister ama bu emek vermeden, ilişkiyi beslemeden olmaz…