Dün, 12 Mart İstiklal Marşı’nın 98. yıl dönümü idi.
İstiklalimizin, istikbalimizin, geçmişimizin ve geleceğimizin azim ve kararlılığının sembolü olan İstiklal Marşımız hepimizin ortak değeridir.
İstiklal Marşımız, Kurtuluş Savaşımızın destanıdır. Vatan topraklarımız için verilen mücadelenin tarihidir.
Vatan topraklarımız için her daim uyanık olmamızı, birlik ve beraberlik içinde vatanımızın kıymetini bilerek yaşamamızın zorunluluğunu anlatmaktadır.
Şehit kanlarıyla yoğrulmuş topraklarımızda ezan seslerinin tapusudur.
Bir karış toprağın öneminin ve bedelinin ruhudur.
Söz konusu vatansa gerisi teferruattırın tercümesidir.
Milletimizin şahlanışı, gayreti ve inancının sembolüdür.
Yeniden dirilişin ve bağımsızlığın beyannamesidir.
98 yıl öncesini tekrar hatırlatacak olursak, İstiklal Savaşı’nın anlam ve önemini yaşatmak için 1921 yılının başında bir yarışma açılmasına karar verilir Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde.
Yarışmaya 725 adet şiir aday olur.
Milli Eğitim Bakanlığı bu şiirleri değerlendirmek için bir komisyon oluşturur. Yarışmaya katılan 725 şiir okunur ve içlerinden 6 adet şiir elemeyi geçip Meclis tarafından bastırılıp milletvekillerine dağıtılır.
Dönemin milletvekillerinden Mehmet Akif Ersoy yarışmada para ödülü olduğu için yarışmaya katılmak istemez.
Yarışmaya mutlaka kendisinin de katılması gerektiğine dair dönemin bakanı Hamdullah Suphi Tanrıöver’den bir mektup alır.
Mehmet Akif Ersoy, ‘Ben mebusum, müsabakaya katılmam. Ayrıca çok istiyorsanız da bir şiir yazıp size veririm’ diyerek para konusundaki hassaslığını bildirir ve evinde bir şiir yazar. Çok beğenilen bu şiir seçilen 6 şiire ilave olarak yarışmaya eklenir.
Yapılan değerlendirmeler ve oylamalar sonucunda en beğenilen ve anlamlı şiir olarak Mehmet Akif Ersoy'un yazdığı şiir büyük tezahürat ve alkışlar eşliğinde, oybirliği ile yarışmanın birincisi olarak 12 Mart 1921 tarihinde seçilir ve Türkiye Cumhuriyeti Devletimizin Milli Marşı olarak kabul edilir.
Mehmet Akif Ersoy, yarışmadan kazandığı beş yüz liralık ödülü ise hastanede yatmakta olan gazilerimize bağışlar.
Bir sohbet sırasında konu İstiklal Marşı’ndan açılır.
İstiklal Marşı acaba yeniden yazılsa daha iyi olmaz mı denir.
İstiklal Marşı’nı değiştirmeye kimsenin gücünün yetmeyeceğini belirterek, “İstiklal Marşı bir daha yazılamaz, kimse bir daha İstiklal Marşı yazamaz, ben de yazamam! Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın” der.
Milleti millet yapan vatan, bayrak, inanç ve marşı gibi değerleridir.
Allah (c.c.) devletimize zeval vermesin. Her türlü kötülüklerden korusun. Daima muzaffer eylesin.
Bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, hep beraber Türkiye olacağız.
Vatan sevgisi imandandır.
Zaten vatanın yoksa sen de yoksun.

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım;
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner aşarım;
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

Bastığın yerleri 'toprak!' diyerek geçme, tanı:
Düşün altında binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.

Bu cennet vatan topraklarımıza göz dikenlerin gözü kör olsun. 
Bayrağımıza uzanan hain eller kırılsın.
Devletimizin, dinimizin ve milletimizin bekasını sarsacak her türlü dâhili ve harici düşmanlara karşı uyanık olmamız gerek.
‘Su uyur düşman uyumaz.’
İstiklal Marşımızın kabulünün 98. yıldönümü vesilesiyle istiklal ve istikbal mücadelemizin tüm kahramanlarını rahmetle, minnetle ve dua ile anıyoruz.
Mekânları cennet olsun. Ruhları şad olsun