15 Temmuz sürecinde olsun, onun öncesinde yine buradan köşe yazılarımızda defalarca yazmış olduğumuz Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın zamanında kardeşi gibi gördüğü kişileri cumhurbaşkanı adayı olarak açıkladığına, yine birçok kişiyi bakan, başbakan olarak göreve getirdiğine tanıklık ettik.
Onlarla ilgili birçok yazı kaleme aldık, yapılan davranışların yakışmadığını uzun yıllar birlikte yürüdükten sonra bir çırpıda geçmişi çöpe atmanın vefa sözcüğüne ters geldiğini hep söyledik, bundan sonra da söyleyeceğiz.
Cumhurbaşkanlığı kendi hakkı iken, “kardeşim Abdullah Gül” adayımızdır diyen, onun cumhurbaşkanı olması için varını yoğunu ortaya koyan, ve sonucunda bunda başarılı olan sonrasında birçok muhalefet kesiminin sadece cumhurbaşkanının eşinin başı örtülü olduğu için resepsiyonlarına katılmayan,
toplantı ve görüşmelerinde yer almayan kesimlerin son 2-3 yıldır takip ediyorsunuzdur ki bir Abdullah Gül sevgisidir aldı başını gidiyor.
İnsan sormadan edemiyor madem siz onu kadar çok seviyordunuz neden madem zamanında “istemezük” dediniz.
Geçmişle günümüz arasında gerçekten çok zıt bir durum var burada anlaşılan tek durum Erdoğan karşıtlığı.
Buradan günümüze gelecek olursak, maalesef Sayın Berat Albayrak kendinden beklenmeyecek ölçü ve hitapla kaleme aldığı ya da aldırdığı ben buna istifa sunumu diyorum kendine yakışmadı.
Zamanında gönül birliği ettiği kişilerden aldığı cevaplar Sayın cumhurbaşkanımızı gerçekten üzmüştür muhakkak.
Fakat aileden birinin Sayın Berat Albayrak'ın yapmış olduğu bu hitap ve ton birçok kesimin ekmeğine yağ sürmüşe benziyor.
Elbette kimse birlikte çalışmaya mecbur değil, zorla da kimse bir yerde tutulamaz fakat geçmişte yaşananlardan günümüze esinlenecek olursak, sebebi ne olursa olsun bu tarz Berat Bey'e hiç yakışmadı.