Önceki gün Bursa’ya dost ziyaretlerinde bulunmak üzere gelen Şanlıurfa eski Milletvekili Doç.Dr. Abdülkerim Gök’ün anlattığı ibret verici herkesin ders çıkaracağı hikayeyi sizlerle bu pazar paylaşacağım. Başkan Alinur Aktaş'ın da bulunduğu dost meclisinde anlatılan bu hikaye çoğumuzun da hayatına yön verecek cinsten…

Vakti zamanında hac için Mekke-i Mükerreme’de Kâbe’de tavaf yaparken bir genç sürekli ‘Ey doğruların yardımcısı olan Allah’ım, Ey haramdan sakınanların yardımcısı olan Allah’ım, sana hamdü sena ederim’ diye dua eder.

Her yaptığı tavafta yüksek sesle aynı duayı yapar. Bu genç bu duadan başka dua da etmez.

Bu duruma şahit olan biri meraklanır ve sorar: “Sen neden hep aynı duayı ediyorsun? Her tavafta aynı duayı tekrar ediyorsun üçüncü duan yok mu? Başka dua bilmez misin?”

Tavafı tamamladıktan sonra başından geçen ibretli hikâyesini anlatmak üzere sakin bir yere geçerler.

Yıllar önce hac için Mekke’ye gelmiştim. Kâbe’nin etrafında tavaf ederken ayağıma bir şey takıldı. Eğilip onu aldım. Büyükçe bir keseydi ve içi altın doluydu. Önce o kesenin sahibini bulmayı düşündüm. O kalabalıkta bulamam dedim. Altınları alıp gideyim dedim. Hem epeyce altın vardı… Ben o zamanlarda da çok fakirdim. Günlerdir doğru dürüst bir şey yememiştim. Açtım.  

Bir an dışarı çıkıp bulduğum altınlarla karnımı doyurmak istiyordum.  Bir taraftan da nefsimle mücadele ettim. Bunlar benim değil başkasının malı, harcamam doğru değil. Nefisle uzun bir süre savaş verdim.

Bu sırada birisi şöyle bir torba kaybettim bulan var mı diye yüksek sesle bağırıyordu.

Yaklaştım kendisine nasıl bir torbaydı, içinde ne vardı diye sordum.

Torbayı tarif etti ve içinde bin altın vardı dedi.

Torban burada diyerek verdim. Adam torbayı açıp bana otuz altın verdi, kendisi de 970 altını aldı. Bana teşekkür etti dua etti ve gitti.

Karnım çok açtı aldığım 30 altınla öncelikle karnımı doyurmak istedim. Dışarı çıkınca yüksek sesle köle satıldığını duydum merak ettim köle nasıl satılıyor iyice yaklaştım onlara.

Temiz yüzlü genç bir esiri överek satıyorlardı. Gencin temizliği dikkatimi çekti. Yanlarına gittim.

Bu köle için ne istiyorsunuz dedim. Otuz altın dediler. Adamdan aldığım otuz altını verip genci satın aldım. Elimdeki otuz altından başka param yoktu. İkimiz de açtık. Günlerce de aç kaldık.

Aldığım genç köle çok çalışkan, çok zeki, bilgili ve edepli idi. Onu aldığıma çok memnun olmuştum.  

Ufak tefek işler yapıyorduk karnımızı doyuruyorduk.

Bir gün onunla giderken karşıdan iki üç kişi geliyordu. Genç bana dedi ki, “Efendim, karşıdan gelen üç kişi beni buldular ve sizden beni satın alacaklar sakın 170 bin altından aşağı vermeyin.

Sen iyi bir insansın. Onlara yüz yetmiş bin altından aşağıya satma. Onlar istediğin parayı vereceklerdir. Sen de o parayla kendine güzel bir iş kurarsın.”

O kişiler yanıma geldi.

Bu esiri bize satar mısın dediler. Satarım dedim. Altmış altın verelim dediler. Ben de olmaz dedim.

Sen bunu pazardan otuz altına almadın mı? Biz sana iki mislini veriyoruz dediler.

Öyleyse gidin pazardan alın dedim. 170 bin altından aşağı olmaz dedim. Çaresiz kabul ettiler. Ben de 170 bin altın ile iş yerleri açtım. Ticaret yaptım. Zengin oldum…

Bir gün bana arkadaşlarım, çok zengin bir ailenin iyi bir kızı var. Babası yeni vefat etti. Onunla seni evlendirelim dediler.

Bana vermezler ki dedim. Israrla deneyelim şansımızı dediler.

Ben de olur dedim. Girişimler sonuç verdi olumlu cevap geldi. Tamam dediler. Gerekli prosedürlerden sonra nikah kıyıldı. Üç deve yükü çeyizini getirdiler. Develerden birisi farklı süslenmişti dikkatimi çekmişti merak ettim kıza sordum. Neden devenin biri farklı süslenmiş ve asılı torba nedir dedim.

İçinde 970 altın var. Babam Kâbe’de bunu kaybetmiş. Bulan gence otuzunu vermiş. Kalanını da bana hediye etti. Çeyizine koyarsın diye anlattı.

Demek ki bulduğum altınlar benim rızkım imiş. Vermese idim haram yoldan gelecekti. Şimdi helal yoldan yine bana geldi. Bana yardım edip haramlardan koruyan, nice nimetler ihsan eden yüce Rabbim’e hamd ederim. Onun için her tavafta Ey doğruların yardımcısı olan Allah’ım, Ey haramdan sakınanların yardımcısı olan Allah’ım’ diyorum…

Dürüstlükten bir kez uzaklaştınız mı, bir daha doğru çok zordur.

Dürüst kalmak, doğru olmak da zordur. Büyük bir mücadele gerektirir.

Ancak bunu başarır iseniz hem dünyada hem de ahrette mükafatı büyük olacaktır.

Ben hayatım boyunca dürüst kalmak için nefsimle mücadele ettim. Zor bir mücadele olsa da, dürüstlük kaderim oldu.

İşte doğruluk bu kadar zor ve mükafatı bu kadar büyük olduğu için bu iki duayı ediyorum.

Allah (c.c.) mübarek etsin...