Koronavirüs, insanları dört duvar arasına tıkınca birçok firma evde nasıl vakit geçirilebileceğinin derdini ranta çevirme yarışına girdi...

Probiyotik reklamlarından vitamin reklamlarına...

Film satışından bankaların evden hizmetine kadar...

Rant telaşı devam ediyor.

Ama bu evde vakit geçirmenin maneviyat kısmıyla ilgili kimseden bir şey duyamadık bir türlü...

Yani ey evde kalanlar, vaktinizin sadece 1 saatini olmadı yarım saatini Allah kelamı Kur'an-ı Kerim okumaya, mealini ya da tefsini öğrenmeye ayırın diyen göremedik şükürler olsun (!)

Buradan kimse yobazca manalar çıkarmaya kalkışmasın sakın...

"Öyle bazı kendini bilmeler gibi Allah başınıza korona belasını sardı, kendinize gelin" demiyorum.

Çünkü öyle bir derdim yok...

Zaten yapan yine yapıyordur

Yapmayan yine yapmıyordur...

Ama evde geçecek bunca zaman içerisinde Kur'an-ı Kerim için 24 saatin bir saatini ayırmanın ne mahsuru olacağını...

Tabii ki o da varsa biri bana anlatsın...

Hemen yine kolayca bir bahaneye sığınılır... Allah ile kul arasına girilmez...

Ya sana gir diyen yok ki hatırlat, hatırlat... Yapmışsın yapmamışsın yine Allah ile kendi aranda...

İnternette yazın Kur'an-ı Kerim karşınıza dünya, deniz bilgiler geliyor...

Seversiniz sevmesiniz bilemem Diyanet TV'nin programında değerli hocalar Kur'an okumayı öğretiyor, Kur'an dersi veriyor...

Allah'ın rahmet sıfatlarından asla umut kesmemek gerek...

En büyük günah Allah'ı inkar etmekten sonra Allah'tan umut kesmektir...

Ben bilirim ki Rabbime 1 gidersem O bana 10 gelir...

Ama ben ondan on kaçarsam yine bilirim ki O benden 1000 kaçar...

Yine bilirim ki kimin Allah'ı varsa onun her şeyi var...

Kimin Allah'ı yoksa onun hiçbir şeyi yok...

Yine Allah'ın en çok hoşuna giden ibadetler arasında tefekkür gelir...

Şu evinizde tıkıldığınız anlarda şöyle dışarıda çisil çisil yağmur yağarken biz nerden geldik nereye gidiyoruz diye çok değil, 30 saniye bile düşenseniz en büyük ibadetlerden birini yapmış olursunuz...

Bir de son olarak şunu söylemeliyim ki...

Kimse bu korona illetini Allah'ın insanlığa musibeti olarak görüp de "Ey insanoğlu alın belanızı buldunuz" demesin.

Çünkü Allah bir musibet verdiğinde imanlı olanın imanı daha da artar...

Kafirin ise zulmü ve isyanı daha da artar...

Yani...

Firavun'un Hazreti Musa hikayesinde olduğu gibi...

Nemrut'un Hazreti İbrahim kıssasında olduğu gibi...

Hazreti Nuh'un karısı ve birkaç oğlunun tufan öncesi isyanları gibi...

Demem o ki...

Hazreti Musa iman dedikçe, Firavun azdı...

Hazreti İbrahim Allah dedikçe Nemrut azdı...

Hazreti Nuh Allah dedikçe kendi karısı ve birkaç oğlu alay etti...

Hazreti Muhammed İslam dedikçe, Ebu Leheb ve avanesi küplere bindi...

Bilmem anlatabildim mi...

İslam'ın ince çizgilerini kaçırırsak sapla samanı birbirine karıştırırız...

O yüzden Allah'ın ilk emri olan 'İkra' kelimesini hayata geçirelim, en azından böylesine bol zamanı bulduğumuz günlerde okuyalım...

Eminim hayatınızda çok şey değişecektir...

Ne mutlu o değişimi yaşayanlara...