Mahallede Hayri Amca’mız vardı. Gördüğü her yerde herkesle sohbet etmeyi, nasihat vermeyi, tecrübelerini anlatmayı severdi.

Gençlere bol bol öğüt verirdi.

Emekli insanın işi kahvede oturmayı sevmiyorsa; parkta, bahçede gezinmekti. Ya cami ya park. Geçmişini anlatmayı hele birde karşısındaki müsaitse, onu dinliyorsa hiç durmadan sözün birini bırakır diğerine geçerdi.

Rahmetlik dedesinin dedesini evliya soyundan olduğunu söylerdi.

Öleceği gününü, saatini eşine bildirmiş.

“Hanım bugün benim yolculuk vaktim geldi. Cuma günü öğleden sonra saat 2’de ben yolcuyum” diye nenesine haber verdiğini, abdestini alıp, Yasin okurken dediği saatte ruhunu teslim ettiğini anlatırdı.

Dedesinden kalan eski kitapları okumak isteyenlere verirdi. Kitapları dedesinin yazdığını söylerdi.

Ben onun sohbetlerini dinlemeyi, verdiği kitapları okumayı severdim.

Bir gün üst komşusu rahatsızlandı, hastaneye kaldırıldı. Bana “Bu Çarşamba gidici, rahmetlik” dedi. Aynen dediği günde komşu vefat etti. Gaybı bilme özelliği insana verilmedi ama Rabbimizin izin verdiği özel insanlar var diye düşünüyorum.

Ondan alıp okuduğum kitaplar benim maneviyat gücümü yükseltti. Hislerim güçlendi.

İnanmayabilirsiniz, gördüğüm bazı rüyalar aynen çıkmaya başladı. Vefat etmiş yakını gece rüyada görüp, gündüz haberini alıyordum.

Kötü bir haber alınacaksa hissediyordum.

Böyle kişiliğe sahip olmak hiç iyi değildi. Sürekli korku ve endişe içinde yaşıyordum. Olacakları bilip içinde saklı tutuyor, kimseyle paylaşmıyordum. Müjdeli haber hissedersem “İçimden geldi” diyip söylüyordum.

Daha sonra fark ettim. Hayri Amca başka şehre taşındı gitti. Bendeki o maneviyat da gitti.

Keramet Allah’ın izniyle ondan bana da mı geçti. Onun verdiği evliyaların hayatları kitaplarını okudum da mı hislerim güçlendi bilinmez.

Güzel mucizeler yaşadım. Zor günler yaşamayan yoktur. Battık, bittik dediğimiz, çok üzüldüğümüz günlerimiz mutlaka olmuştur. Böyle zamanımda hiç beklemediğim mucize yaşadım. Muhasebecimiz bizi dolandırmıştı. Ya evimizi satıp ödeyecek ya da büyük meblağ kredi çekip bütün kazancımızı borç ödeyerek geçinmeye çalışacaktık. Umudumuz tükendi. Arayış içindeydik. Yalnız yaşayan, kimsesi olmayan akrabamız vardı. İki dairesinden birini bana hediye etti. “Ben zaten cami derneğine hediye etmeyi düşünüyordum. Bu da devlete hediye olsun” diyerek satılan daireyle bütün borcu ödedik. Her şey 20 gün içinde oldu bitti. Borcumuzdan haberim olması, akrabamın ödemesi benim için mucize oldu.

İlginç olan, ben bu miras gibi gelen mucizeyi bir ay öncesinden rüyamda gördüm. Rüyada adres soruyordum. Bana miras kalan bir ev varmış diye sokak sokak dolaşıyordum. Elimdeki çerçeveleri çöpe atıyordum. Sevinçle uyandım. Evdekilere bize miras geliyor dedim. İnanmayıp güldüler “Ancak rüyanda görürsün” dediler. Bir ay sonra hatırlattım sözümü. Rüyada gördüğüm gibi elimdekini çöpe atmış oldum. O da kötü oldu. ‘Kul sıkışmayınca Hızır yetişmezmiş’ derdi büyüklerimiz. Hayri Amca gidince bendeki bütün güçlerde gitmiş oldu. Artık o eski ben, ben değildim.

Herkesin hayatında beklenmedik mucizeler olması dileklerimle. Saygılar.