Kişiler, her nedense ölüm yıldönümlerinde anılır. Ben bugün, bir alışkanlığı, bir geleneği yıkarak doğum gününde anımsamak istiyorum. "İyi ki doğdun! Ülkemize aydınlık getirdin. Eğitim tarihimize altın harflerle yazılan Köy Enstitüleri’ni kurdun’’ diyerek Hasan Ali Yücel’in en az bilinen yönünü, UNESCO ile ilgisini ve ilişkisini anlatmaya, tanıtmaya çalışacağım.

UNESCO nedir? Ne zaman, ne amaçla kurulmuştur? Hasan Ali Yücel’in bu oluşuma katkısı nedir? Ülkemizin ve ulusumuzun  eğitim, bilim ve kültürüne yaptığı hizmetlerle dünyanın saygı duyduğu bu kişi kimdir? Bu yazımda, bu yüce insanı günümüzde  yaşamak ve geleceğe taşımak adına neler yaptığımızı paylaşmak istedim.

EVRENSEL BAŞARILAR
Hasan Ali Yücel, eğitim ve kültür alanında ulusal ve evrensel beğeni kazanan görevlerini başardı; yurt içinde ve dışında hizmetleriyle ve eserleriyle saygınlık kazandı. Ülkemizin eğitim ve kültür alanlarında yeniden düzenlemeler yolunda başarılı adımlar attı; uzun erekli, çok yararlı eserler yarattı. Yarattıklarıyla ünü yurt dışına yayıldı. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan Birleşmiş Milletler Örgütü, bilim, kültür, eğitim yollarıyla savaşları önlemeyi, kalıcı, adaletli bir barışa ulaşmayı amaçlamıştır. Bunun için de kendisine bağlı olarak çalışmak üzere İngilizce adının baş harflerine göre UNESCO denilen Dünya Eğitim, Bilim ve Kültür kurumunu oluşturdu. Bu oluşumun dünya sözleşmesinin altında kurucu ülke Türkiye adına Hasan Ali Yücel’in imzasını görüyoruz. Daha sonralar Bakan değilken de UNESCO Milli Komisyonu’nun, UNESCO Genel Merkezi’nin yönetimlerinde hizmet vermiştir. Bu hizmetleri ülkemizde ve dünyada beğeni kazanmış; ulusumuza, insanlığa, yurdumuza ve dünyamıza barış yolunda büyük yararlar sağlamıştır.Bu nedenle 1997 yılı ,UNESCO Hasan Ali Yücel yılı olmuştur.(1)

Yukarıda değinilen ve hepsi sayılamayacak çoklukta ve büyüklükte olan hizmetleri, kişisel değerliliği ve erdemleri de Hasan Ali Yücel’i dünya büyükleri arasına katmıştır. Bu nedenle UNESCO’nun önerisi üzerine 1997 yılı, Hasan Ali Yücel yılı olarak tüm dünyada yaşanmıştır.


UNESCO NEDİR?
UNESCO, 16 Kasım 1945’de kurulmuştur. UNESCO'ya 193 devlet üyedir. UNESCO, BM uzmanlık  kuruluşları arasında en çok üyeye ve en yaygın etkinliklere sahip kuruluş konumundadır. Örgütün ayrıca 6 ortak üyesi mevcuttur. 

UNESCO’nun amacını, “savaşların insanların zihinlerinde başladığı, bu nedenle barışın korunmasının da insanların zihinlerinde oluşturulması gerektiği” biçiminde  tanımlamak olasıdır. UNESCO , bu genel amacın  yerine getirilmesine yönelik olarak üye ülkeler arasında eğitim, kültür ve iletişim aracılığıyla işbirliğini geliştirmeye yönelik çalışmalar yapmaktadır. 

UNESCO’nun günümüzdeki etkinliklerini ana hatlarıyla eğitim, bilim, kültür ve iletişim alanlarında uluslararası işbirliğini güçlendirmek, bilginin paylaşımında öncü olmak, sosyal değişimlerin nedenlerini ve sonuçlarını incelemek, uzmanlık alanına giren konularda üye ülkelere yardımcı olmak, karar alma mekanizmalarını harekete geçirecek toplantılar ve kamuoylarını yönlendirecek kampanyalar düzenlemek, araştırmalar yapmak, yayınlar hazırlamak, bilgi toplamak ve dağıtmak biçiminde  sıralamak olasıdır. 

HASAN ALİ YÜCEL’İN UNESCO İLE İLİŞKİSİ NEDİR? 
Hasan-Âli Yücel, 1945'te, 4-20 Kasım arasında Londra'da toplanan ve 43 ülkenin katıldığı UNESCO toplantısında ülkemizi temsil eder. O, burada yaptığı konuşmada; 

‘’Türkiye Cumhuriyeti, bu Birleşmiş Milletler Konferansına tüm samimi duygularıyla ve büyük umutlarla katılmış bulunmaktadır. Zira biz her zaman milletlerin tüm insanlığın ortak ilkeleri etrafında birleşmesini kalıcı bir barış için temel koşul olarak gördük.’’derken   Birleşmiş Milletlerin eğitim ve Öğretim alanında yapacakları iyi İşbirliğinin dünya barışının temeli olduğunu vurgular.   
 UNESCO'nun statüsüne ilişkin anlaşma 20 Mayıs 1946'da Türkiye tarafından imzalanır; üç yıl sonra da UNESCO Türkiye Millî Komisyonu , Ankara'da toplanır.


          1958'de UNESCO Türkiye Milli Komisyonu Genel Kurulu üyeliğine, 1961'de ise Kurucu Meclis üyeliğine atandı.
          1960 Eylül ve Ekim aylarında Milli Eğitim Planının hazırlık çalışmaları için komisyon toplantılarına katıldı. Kasım ayında UNESCO'nun İkinci Genel Kurul Toplantısına katılmak üzere Paris'e gitti. 
        Türkiye , UNESCO’nun 20 kurucu üyesi arasında yer almaktadır. UNESCO Anayasası dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel tarafından 16 Kasım 1945 tarihinde imzalanmıştır. Kurucu yasa, 20 Mayıs 1946 tarihli ve 4895 sayılı yasayla onaylanarak yürürlüğe girmiştir. Türkiye , 1971 yılından bu yana UNESCO nezdinde Daimi Temsilci atamaktadır. Türkiye'nin UNESCO ile ilişkisi 1946 yılından beri bir işbirliği süreci içinde süre gelmiştir. Türkiye UNESCO toplantılarına ve faaliyetlerine etkin biçimde katılmakta ve UNESCO tarafından ülkemizde yürütülen bazı projelere sınırlı mâli destek sağlanmaktadır.

1997 NEDEN ONUN ADIYLA ANILDI

Bu bilgilerden sonra Hasan Ali Yücel yılına dönelim:
1997 yılının, Hasan Ali Yücel yılı olarak ilan edilmesinin bir çok nedeni vardır:
1938 yılında Milli Eğitim Bakanı olmasıyla; 
-Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi kuruldu,
-Ankara Tıp Fakültesi kuruldu,
-Yüksek Mühendis Okulu , İstanbul Teknik Üniversitesi’ne dönüştürüldü,
-Yazın  ve  düşün dünyasının klasik yapıtları , en yetkin çevirmenler tarafından Türkçe’ye çevrildi,
 -Devlet Konservatuvarı kuruldu,
-Üniversiteler yasası çıkarıldı,
-O’nun çabaları sonucu Türkiye, UNESCO’ya üye oldu,
-Türkiye’nin aydınlığa açılan kapıları Köy Enstitüleri kuruldu.  
               Köy Enstitüleri, Hasan Ali YÜCEL ve İsmail Hakkı TONGUÇ’un büyük çabalarıyla oluşturulmuş bir eğitim devrimidir. Köy Enstitülerini UNESCO, ‘’DÜNYANIN ÖRNEK ALMASI GEREKEN  ÖĞRETİM KURUMLARI’’ olarak göstermiştir.
               Hasan Ali Yücel ‘’3 Kasım 1945 yılında Birleşmiş Milletler Konferansında yaptığı konuşmada: Barış idealini gerçekleştirmenin en etkili yolunun, halkların eğitiminin, insan haklarının tümüyle tanınması anlamındaki demokratik düşünceler üzerinde inşa edilmesi olduğunu düşünüyoruz.
           Böyle bir eğitimin ortak ilkelerini ortaya çıkarmak gerekmektedir. Bu ilkeler, her ülkenin ulusal özelliklerine duyarlı olmak koşuluyla, ülkenin kültür politikasını belirlemelidir.’’ diyerek Köy Enstitülerinin eğitim anlayışını ve felsefesini tüm dünyaya duyurmuştur.
         KÖY ENSTİTÜLERİ  ;UNESCO  tarafından ‘’DÜNYADA ÖRNEK ALINMASI GEREKEN ÖĞRETİM KURUMLARI’’olarak gösterilmiştir.

EĞİTİMDE BİR YAZGI DEVRİMİ
‘’Yazgılarını değiştiren çocuklardı Köy Enstitülüler. Bu değişim,bir sarkaç gibi iki yana sallanmakla gerçekleşmezdi. Bir iş ortamına gerekseme vardı .Yaşam üç boyutlu güzelliğe ulaşmalıydı. Kültür derslerini işliklerle tarımsal alanlar desteklemeli, bu üç boyutlu yaşama,beden eğitimi sağlıklı bir yaşam için destek vermeli, müzikle de duyarlıklar keskinleştirilmeli,halk oyunlarıyla da toplumsal duyarlıklara doğru depdeğişik bir insanın insana bakışı yaratılmalıydı. Bu bir değişimin, yeni dünya görüşünün insana benimsetilmesiydi. İnsanoğlu topraktan güç alırken işlikte keskin görüşlere ,arayışlara yönelirken kültür dersleri öğrencinin değişim dünyasına yeni duyarlıklar eklemeliydi. Bu duyarlıklara duyarlıklar katan şiirden öykü ve romana ,tiyatroya yeni açılımlara sürüklemeliydi öğrenciyi.Köy Enstitüleri durağan bir yapının dışında öğrencisini sürekli devinime sürükleyen , bunu gerçekleştirirken de resimden,müzikten güç alır,yeni bir yaratı dünyasına çekerdi öğrencisini. ‘’
  3 Kasım 1945 yılında Paris’te Birleşmiş Miletler Konferansında yaptığı konuşmada  ;Yeni Türk devletinin Milli Eğitiminin temelindeki yönlendirici ilkelerini;
‘’Dünyanın tüm uluslarını tanımak, anlamak ve değer vermek,
Irkçı bir kültürün dar kalıpları içinde hapsolmayıp, uygarlığın ortak kaynaklarından yararlanmak;
Vatandaşlar arasında hiçbir ırk, cinsiyet, dil, din ve sınıf ayrımı yapmamak. İnanıyoruz ki; birleşmiş milletlerin eğitim ve kültür alanında yakın işbirliği, barışın temelini oluşturacaktır.’’
 diye açıklayan Hasan Ali Yücel’in örnek kurumları, dünya mirası öğretim kurumları olarak gelecek kuşaklara taşınacak, çağdaş kurumlarda model olarak uygulanacak ve sonsuza dek yaşatılacaktır. Salt kendi yazgılarını değil, ulusun ve ülkenin de yazgısını değiştirecek kuşaklar yetiştirmek için yeniden atılımlar başlatılacaktır. Köy Enstitüsü felsefesini, eğitim anlayışını, geleceğe taşımak, sonsuza dek yaşatmak birincil görevimiz olacaktır.