Özellikle günümüzde deprem ile ilgili yaşanılan sıkıntılara bir örnek olması açısından, yaklaşık 4 bin yıl önce, Hammurabi Kanunları’nda yapılan önleyici faaliyet çalışmalarına baktığımızda, çok açık bir şekilde önleyici faaliyeti, tedbiri görüyoruz.
Tedbirsizliğin kalitesizlik olduğunu daha iyi anlayabilmek için Babil Krallığından, 1999 yılının 17 Ağustos'una, Türkiye'ye gidelim.
O yıl Türkiye'de meydana gelen deprem neticesinde, on binlerce insan ölmüş, yüzlerce ev yerle bir olmuş, yüzlerce ev yerin dibine batmış, deniz kumundan ev yapılmış, deniz imara açılmış, denetimsizlik had safhaya çıkmış, kontrolsüzlük, kalitesizlik tavan yapmış, rüşvet, iltimas, torpil ve her türlü ahlaksızlık olmuş ve o dönemde Türkiye ekonomik yönden de çok ağı darbe almış.
Bu olayda her şey varmış, sadece kalite yokmuş. Size bir bilgi daha vereyim, bütün bu yaşananlar neticesinde kimse ceza almamış, müteahhitlere bir şey olmamış!
Bilir misiniz?
1990'lı yıllarda Türkiye'nin kalite kuruluşu olan TSE, yerel yönetimler, Belediyelerle ilgili olarak, yeraltı ve yer üstü yapıların ruhsatlandırması ile ilgili bir çalışma başlatmış, tüm yapı sektörü ile ilgili standartları hazırlamış, ilgililerin istifadesine sunmuş, ayrıca inşaatlarda TSE belgeli malzemelerin kullanılması için yerel yönetimlerle protokol imzalama yönüne gitmiş, ama maalesef belediyeler bu çalışmaya ilgi göstermemiş, kaliteye önem vermemiş.
Kalite eksik olunca neler olabileceğini görüyorsunuz. Şimdi aklıma bir soru geliyor.
Soru şu;
"Hammurabi Kanunları, içinde bulunduğunuz yüzyılda geçerli olmuş olsa, piyasada ne kadar müteahhit kalırdı?"
Veya önüne gelen herkes müteahhit olur muydu?