Genellikle seçim zamanı duyarız 'hamaset' kelimesini. Bu kelime her zaman, liderlerin samimiyet suçlamalarının içerisinde geçer. “Bu sözlerle hamaset yapıyor, samimi değiller” şeklinde seslenmeler duyarız liderlerin ağzından.

Oysa ki benim anlayışıma göre 'hamaset', yaşanan duygu yoğunluğunun kelimelere yansımasıdır. Burada karıştırılan ve üzerinde vurgulanmak istenen terim 'riya'dır aslında.

Bu esnada 'hamaset' üzerine yaptığım araştırmaları sizinle paylaşmak istiyorum. Hamasi cümlelere riyanın karışması başlı başına bir olay değildir. Hareketlere, samimiyete, sözcüklere her türlü davranış ve söylem karışabilir. Ve girdiği her ortamda felakete uzanan kötü sonuçlar peşindedir 'riya'. Nefsin en kuvvetli arzularını elde etmede kullandığı en güçlü silahlardan bir tanesidir.

Duygu sahibi olmak, her canlının sahip olduğu en güzel vasıflardan bir tanesidir. Ve kimse sahip olduğu duygunun derecesi ile yargılanamaz. Kimi tarihine karşı duygusal yönde hassas iken kimi vatanına, kimi yaşadığı doğal güzelliğe, kimi ailesine, kimi mesleğine, kimiyse maddiyata karşı farklı duygu sahibidirler. Bu bir canlının engellenemez veyahut şekillendirilemez davranışıdır. 'Hamaset' işte bu duyguların derecelerinin dışarı aksedilmesinde ve bu noktada ortak payda sahiplerinin bulunulabilmesinde kullanılabilecek bir araçtır.

İnsanlar arasında, günümüzde yaşanan en büyük sıkıntılardan birisi de işte sahip olunan duygu ve düşüncenin doğru biçimde ve dozajda ifade edilememesinden kaynaklanmaktadır. Öyle ki, ikili diyaloglarda vurguların öne çıktığı ve bu anlarda kişisel tahlillerin yapılarak buna göre davranışların sergilendiği bir zaman dilimini paylaşmaktayız. İşte bu noktada insanların hassasiyetlerini ortaya koyarken, kullanılan söylemlerin tümünde yer alır 'hamaset' aslında. Bu yüzden bu kavramın, suçlama niteliği taşıyan niceliklerin içinde kullanılması doğru gözükmemektedir.

Hamaset ve riya arasındaki fark, damla tanesi şeklinde damlayan ve ıslaklığı hissedilemeyen gözyaşı ile gözpınarlarından süzülüp Kızılırmak kadar uzun bir hat üzerinden akan gözyaşı arasındaki fark kadar açık ve nettir. Ve zorlama dökülen timsah göz yaşlarından çıkan alev, masumiyete ateş oklarını fırlatarak neticede elde edilecek maneviyatın tüm ferahlığını yok etmektedir.

İşte bu yüzden niyet okuyuculuğunu meslek edinmiş ve tek derdi bu olan insanlardan, bu huylarından vazgeçmeleri halinde ulaşacakları huzur adına bir önerim var. Gelin, bırakın insanların duyguları ve gözyaşları ile uğraşmayı. Yani insanları rahat bırakın. İçerisinde kopan fırtınaların rüzgarını hissedip onların bu girdaba nasıl girdiklerini düşünün biraz.

İman adına konuşurken 'ALLAH' diyerek ağlayan insanı, vatan derken yüreğinden çıkan alevi tüm dünyaya hissettiren insanı veya milletim derken gözyaşları ile içindeki samimiyetin ferahlığına çeken insanları anlamaya çalışın.

Eğer hâlâ bunların hepsi 'riya' diyen varsa bunların hepsini bir kere yapmayı denesin de görelim.

Belki bu sayede prim elde edemeyeceğini anlayan 'riya'karlar da sayenizde bu kötü huylarından vazgeçerler.

Sağlıcakla kalın…

Günün Sözü:

“Oyun, görünüşte akla uymaz ama çocuk oyunla akıllanır. Şunu iyi bil ki safları yaran, her şeyi yenen aslanla savaşmak kolaydır; gerçek kahraman odur ki önce kendi nefsini yener. Satrançta piyon yola çıkar da, sonunda yüce vezir olur. Hiç köpeğin havlaması, ayın kulağına değer mi? Dua edecek güzel gönlün yoksa, gönlü güzel olanlardan dua iste! (Mevlana)”