Günümüzde insanoğlunu en çok meşgul eden dilemma bu.

Aşıların tek tek kullanıma sokulması tartışmaları da beraberinde getirdi.

Salgından kurtulmanın yolunun bu aşılardan geçtiğini savunanlardan zararlı olduklarını savunan komplo yanlılarına kadar dünya ikiye bolünmüş durumda.

Bir tıp insanı olduğum için bana da birçok arkadaşımız bu konuda soru soruyor.

Aşıyı yaptırıp yaptırmamak konusunda cevap yerine bazı tespitlerde bulunmak ve buna göre herkesin kendi kararını vermesi daha doğru olacaktır.

Aşı ve ilaçlarda iki kriter altın standarttır.

"Güvenlik" ve "Etkinlik".

Bir aşının tedavüle sokulması için değişik faz çalışmaları yapılır ve etkinliğinin yanı sıra asıl olası yan etkileri araştırılır.

Yani öncelikle tıbbın olmazsa olmaz kuralı "önce zarar verme" gözetilir.

Özellikle son aşama olan faz üç çalışmaları yıllarca sürer.

Piyasaya sürülen mevcut aşıların hiç birinde bu süreler gözetilmeden apar topar kullanıma sunulmuşlardır.

Sadece kısa vadede etkileri test edilmiştir.

Orta ve uzun vadede olası etkileri için data mevcut değildir.

Özellikle mRNA bazlı aşılar hakkında uzun vadeli olası sonuçlar önemli.

Diğer bir kriter etkinlik!

Aşıların etkinliği %90-95 olarak açıklandı.

Ama bu oranlar iklim değişikliği gibi bazı ekstrem durumların dışında zaten pozitif vakaların toplamının hastalık belirtileri gösterme oranlarıdır.

Yani testleri pozitif olanların sadece ortalama %5 ile %10 arasında kişiler hasta olup tedaviye ihtiyaç duyuyor.

Geri kalanlar süreci ya çok hafif, ya da tamamen belirtisiz atlatıyor.

Bu açıdan bakıldığında hastalığı atlatarak kişilerin kendileri kazandıkları doğal bağışıklık ile aşı sayesinde kazanılan bağışıklığın oransal etkinliği açısından pek fark yok.

Sonuçta korona aşılarında her iki kriter için de yeterince bilgi sahibi değiliz.

Bundan dolayı yaptırıp yaptırmama konusunda bu gerçekleri göz önünde bulundurarak herkes kendi kararını net versin.

Burada diğer sorun da toplumun belli oranda aşılanma konusu.

Bilim insanları aşıların salgını önlenmesinde etkili olabilmesi için, tabi işe yaradıklarını varsayarak, toplumun en az %60'ının aşılanması gerektiğini savunuyor.

Bu oranları yakalamada ciddi sıkıntıların yaşanacağı da ortada.

Dünya nüfusunun önemli bir kısmının bu aşılara karşı olduğu görülüyor.

Bu oranlar yakalanmak isteniyorsa ciddi PR çalışmaları yürütülmeli ama bundan öte dünya liderleri ve kanaat önderleri bu aşıları önce kendilerine yaptırmadıkları sürece bu oranların yakalanması mümkün olmayacaktır.

Bir de aşılar konusunda komplo teorisyenleri var.

Bunların haklı oldukları taraflar olduğu kesin.

Mesela dünyada nüfus planlama konularında kesinlikle haksız sayılmazlar.

Bu yönde yıllardan beri çalışmalar olduğunu artık bilmeyen kalmadı.

Hangi odaklar tarafından yapıldığını tespit etmek çok zor da değil.

Bunu anlamak için gıda, ilaç, tohum gibi hayati öneme sahip stratejik sektörler kimlerin elinde olduğuna bakmak yeterlidir.

Bir de çip takılma konusu var ki bu düşünce gerçeklikten çok uzak.

Böyle bir niyet olsa devletler zaten bunu açık açık yapar ki bu dijital çağda bu eninde sonunda olacaktır.

Neden çip takma konusunu gizli yapmaya kalkışsınlar ki!

Her türlü kişisel bilgileri içeren çipler geleceğin dünyasında zaten kaçınılmazdır.

Kimse merak etmesin bu aşılarda öyle çip falan filan olmayacak.

Ama tıbbi açıdan yarar mı, zarar mı getirecekleri konusunda…

Bak orası tartışmalı işte!