Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İslam İşbirliği Teşkilatı Bölgesi’ndeki Kızılay ve Kızılhaç İşbirliği Ağı Kuruluş Toplantısı’nda yaptığı konuşmadan bir kaç satır başını sizlere aktaracağım.

Erdoğan; “Türkiye sadece terör örgütlerinin kökünün kurutulması için değil, aynı zamanda çatışmaların sebep olduğu insani krizlerin etkilerinin hafifletilmesi için de büyük gayret sarf ediyor. Somali’den Arakan’a, Gazze’den Yemen’e kadar bölgemizde mazlum ve mağdurların yardımına koşuyoruz. Yardım çalışmalarımızı yürütürken ihtiyaç sahiplerinin inancına, etnik kökenine, diline, ten rengine bakmadık, bakmıyoruz.” Başsağlığı

“Türkiye olarak, inşallah çok yakında, hem bilinçli bir şekilde bırakılan DEAŞ artıklarını hem de ülkemize karşı eğitilen DEAŞ’lıları temizleyeceğiz.

“Güvenliğini sağladığımız diğer bölgeler gibi, Fırat’ın doğusunu da çok yakında huzura, emniyete ve istikrara kavuşturacağız. Bu amaçla Amerika ve Rusya başta olmak üzere sahada askerî varlığı olan güçlerle temaslarımızı sürdürüyoruz.”

Dünyaya demokrasi ve medeniyet dersi veren pek çok batılı ülkenin, mültecileri ötekileştirdiğini ve mültecileri tüm sorunlarının kaynağı olarak gördüğünü söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Batılı siyasetçiler, mülteci düşmanlığı üzerinden iktidara gelmenin hesaplarını yapıyor. Bilhassa Avrupa genelinde mültecileri ve yabancıları hedef alan ırkçı saldırılar gün geçtikçe artıyor.”

Bugün dünyada yaşanan pek çok sorunun temelinde maddi imkân kıtlığının değil, merhamet ve empati eksikliğinin olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Azgın dalgaların sahile süpürdüğü masum çocuk bedenleri, açlık ve yoksulluk görüntüleri ise bu merhamet eksikliğinin görünen yüzüdür” diyerek dünyada yaşanan zulümleri ve adaletsizlikleri bir kez daha dile getirdi.

İslam dünyası ve Türk dünyası gerçek anlamda işbirliği ve istişare içinde olsa bugün durum çok farklı olurdu.

Herkes Türkiye’nin göstermiş olduğu mücadeleyi ve kararlığı gösterse kan ve gözyaşı dururdu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan boşuna demiyor “Görmeyelim mi, söylemeyelim mi, anlatmayalım mı?” diye…

Kesinlikle görmemiz, söylememiz ve anlatmamız gerek. Başka çözüm var mı sizce?

Bunca zülüm yaşanırken bunca güç güçsüzleştirirken, bunca film fırıldak dönerken biz özümüze ne zaman döneceğiz diye her liderin kendisine sorması gerek.

Malum şer güçler kendi inandıklarını yapıyorlar.

“Peki, bizler yeterince kendimize düşeni ve yakışanı yapıyor muyuz?” diye sormamız gerekmez mi?

Artık İslam ülkeleri için uyanma vakti gelmedi mi?

Bunca yaşanan savaşlardan, eşitsizlikten, adaletsizlikten, akan kanlardan, dökülen gözyaşları ve yaşanan bu kadar acılardan ders çıkarmanın ve ibret almanın zamanı gelmedi mi artık? 

‘İslam İşbirliği’nde olan ve Türk devletleri olan her ülke ister bakanlık, ister başkanlık düzeyinde bir kurum ile hem ticari hem askeri hem de siyasi anlamda işbirliği ve güç birliği yapamaz mı?

Bizi birbirimize kırdırmalarına ne zaman dur diyeceğiz?

Birbirimizden alışveriş yapmamıza engel olmak isteyenlere birleşerek bizim engel olmamız gerekmez mi?

Benzer birçok sorular için de sorulacak sorular var.

Sorularda, sorunlar da belli ancak çözüm de belli.

Bir yerden başlamak gerek. Niyet hayır ise akıbet de hayır olur.

Yeter ki cesaretle ve kararlılıkla birlikte doğru adımlar atılsın.