İnsan göremediği birini nasıl sever?

Dokunamadığını nasıl hisseder?

Tıpkı inancımı göremediğim gibi!..

Varlığına dokunamadığım gibi!

Uzun ve meşakkatli yoldan gelmiş yolcuya,

Nasır tutmuş yüreğime gönderilmiş bir armağandı O.

Yıpranmış okul sırasında bocalayan tembel öğrenciye öğretmendi O.

Kesilmiş gazete kupürlerine benzeyen günlerime…

Beyaz kağıttan yapılmış kayıktı O.

Kökleri toprak altında kalmış, gün yüzüne hasret gözlerime güneşti O.

Bahçesinde solmuş yaprakları toplayan bahçıvana, filizlenen fideydi O.

Yeni başlangıca davetlim, inancımın sebebi!

Badem çiçekleriyle benzenmiş,

Kış ortasında açmış bahar dalıydı O...

Merhabamın yüzünü güldüreceğini...

Teşekkürümü koynunda ısıtacağını biliyordum.

Şiirlerimi üzmeyen, ona benzeyen tüm güzellikleri dolduracağım mısralarına...

Karadeniz gözlerinde üşüsem de…

Bir bakışının yorganım olacağını…

Rotamın hep ona doğru olacağını biliyordum.

Yeşili beyazı...

Karda buğulanmış nefesimi...

Çölün suya hasretini...

Ebedi inancımı...

Solmayacak çiçeklerimi...

Ruhumun doludizgin koşan kollarını...

Ona benzetiyorum…

Benzetemediğim yüreğimin bir başka yüreğe yakışmayacağı!

Nasibini tamamlamış birine,

Çıkınında kalan son azıktı O.

Giderken bile bohçamda götüreceğim,

tek ışıklı aynam "O."