İş dünyasının iki önemli kuruluşu Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ile Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği’nin (TÜSİAD) gerçekleştirdikleri istişareler sonrası ekonomik duruma ilişkin yaptıkları açıklamalar çok önemli ve anlamlı.

Peki ne demişti patronların patronları:

“Hükümetin açıkladığı ekonomik programın hedefleri ve alınmakta olan önlemlerin başarısı için iş dünyası azimle destek olmaya kararlıdır.

Son dönemde karşılaştığımız finansal zorlukları milletimizle dayanışma içinde aşacağız.

Türkiye ekonomisinin temelleri sağlamdır ve bu süreçte reel sektörümüzün üretim ve istihdam kapasitesinin korunması son derece büyük önem arz etmektedir.

Ülkemiz ekonomisinde gerek küresel gelişmeler, gerekse iç dinamiklerimiz nedeniyle hassas bir dönem içerisindeyiz.

Bu durumun reel ekonomi üzerinde kalıcı bir etkiye neden olmaması için gerekli tedbirlerin gecikmeden alınması ve şu adımların atılması gerektiğine inanıyoruz:

Merkez Bankası’nın likidite yönetimi için attığı olumlu adımların yanı sıra kurun istikrara kavuşması için daha sıkı bir para politikasına geçilmesi,

Sıkı para politikasını destekleyecek tasarruf tedbirlerini içeren maliye politikasının en kısa sürede açıklanması,

Enflasyonun kalıcı olarak düşürülmesi için güven verici somut bir yol haritasının bir an önce hazırlanması,

En önemli ekonomik partnerimiz olan Avrupa Birliği ile ilişkilerin yeniden olumlu çerçeveye kavuşturulması,

ABD ve Türkiye’nin mevcut sorunların stratejik ortaklık çerçevesinde diplomasi yoluyla ve ivedilikle çözülmesi için çaba göstermeye devam etmesi.

İş dünyası olarak, gerekli önlemlerin uygulanmasıyla, ekonomimizin yeniden dengelenerek sürdürülebilir büyüme sürecine süratle döneceğine inancımız tamdır.”

Evet, bizim her daim birlik ve beraberliğe ihtiyacımız var. Ancak zor günlerde daha çok ihtiyacımız var.

Herkes şapkasını önüne koymalı, kendine düşeni yapmalı.

ABD ile olan kriz ilelebet devam etmeyecektir. ABD’nin ve başındaki gereksiz kovboy Trump’ın istediklerinin her daim olmayacağı çok aşikar.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda ABD'nin Kudüs kararını geri almasını öngören tasarı 128 ülkenin oylarıyla kabul edilmişti, hatırlayalım. 9 ülke ABD'nin kararını desteklerken, 35 ülke çekimser kaldı. Bu da Türkiye ve Filistin’in zaferi, ABD ve İsrail’in hezimeti oldu.

Çünkü ABD her geçen gün radikalleşiyor. Yalnızlaşıyor.

300 yıl önceye gidin, hangi devletler vardı? Bugün neden yoklar? Neden yıkıldılar diye bakmak incelemek gerekir.

Bazı Amerikalılar bile ABD Başkanı Donald Trump’ın yaptığı yersiz ve gereksiz agresif hareketlerinden rahatsız.

Avrupa Birliği ülkelerinin çoğu Trump’tan rahatsız.

Kısacası dünya bu adamı sevmedi ve sevecek gibi de değil...

Aile işlerine karışmak istemiyorum ama başta Trump’ın eşi bile Trump’tan aşırı rahatsız.

Görmek bile istemiyor, elini bile tutmak istemiyor, boşanmak istiyor. Neler çekiyor ondan. Bir konuşsa neler çıkacak ortaya

Trump şimdilik gidecek gibi gözükmüyor. Bizim de Trump’la yaşamayı öğrenmemiz lazım. Deprem gibi düşünün. Çünkü Trump da bir afettir dünya için.

Depremle yaşamayı nasıl öğrenmemiz gerekiyorsa aynı şekilde Trump’a karşı da gerekli tedbirlerimizi almalıyız.

Neyse biz onları kendi başlarına bırakalım. Biz neler yapacağız ona bakalım.

Hepimizin ortak arzusu milli ve yerli olmaktır.

Bu kolay bir şey değil, bir yerden başlamamız lazım. Finans sektörüne bakıyoruz, yarısı yabancı. AVM’lere bakıyoruz, yiyecek ve içecek markalarının yarısından fazlası yabancı.

Temizlik ürünleri yabancı, çocuk bezleri, diş macunları ve fırçaları, şampuan ve sabunlar, kıyafetler, ayakkabılar, çikolatalar, sigaralar, alkollü ve alkolsüz içecekler, parfümler, kremler gibi birçok ürün acı gerçek dışarıdan.

Elbette yabancı düşmanlığı olmadan, yabancıları kovmadan, evrensel kuralları dikkate alarak yapmamız lazım. Kırarak, yakarak ve dökerek protestoların bir anlamı ve faydası yoktur.

Diğer yandan Katar’ın, Almanya’nın, Rusya’nın ve diğer ülkelerin destekleri elbette önemlidir ancak gerçek çözüm değildir.

Bizler yeniden yeni bir sayfa açarak eğitimle, bilgi ile, tecrübe ile, teknoloji ile her alanda yerli ve kaliteli üretime geçerek ve bilinçli tüketici bilinci ile ürünlerimize sahip çıkarak yerli ve milli olabiliriz.

Buna gücümüz, imkanımız ve enerjimiz var.

Çalışacağız, üreteceğiz, tanıtacağız, sahip çıkacağız ve ürünlerimizi kullanacağız ve satacağız.

Borç alan değil borç veren olacağız.

İşte o zaman finansal terörlere karşı güçlü olduğumuzda bu kadar etkilenmeden işimize bakacağız.