Sovyetler birliğinin dağılması ile Ermenistan kendi nüfus yoğunluğunu bahane ederek Azerbeycan'a ait Dağlık Karabağ bölgesini ilhak etmişti.

O günden beri aralarında sıcak çatışmaya varan gerginlikler yaşanıyor.

Bu çatışmalardan biri geçtiğimiz pazar günü yine başladı.

Rusya'dan cesaret alan Ermenistan bu saldırıları elde ettiği toprakları daha da genişletmek amaçlı yapıyor.

Ama diğer yandan bu saldırılar aslında Azerbeycan için bulunmaz fırsattır.

Normal şartlarda Ermenistan'ın Rusya ile Kolektif Güvenlik Anlaşması olduğundan Azerbeycan Karabağ'ı geri almak için müdahalede bulunması pek mümkün değilken Ermeniler bu saldırılarla bu fırsatı vermiş oluyor.

Ermenistan'dan hem nüfus, hem ekonomik olarak misli misli daha güçlü olan Azerbeycan da bu olasılıkları hesap ederek bunun planlamasını ve organizasyonunu yapması gerekirdi.

Ermeni tarafından bir saldırı olduğunda topyekun Karabağ bölgesinde karşı saldırıya geçerek kendine ait toprakları geri almayı başarabilmeliydiler.

Ama bizim burada vurgu yapmak istediğimiz asıl konu Rusya ile ilişkiler.

Tarih boyunca Rusya ile aramızda hep çıkar çatışmaları ve etki mücadeleleri yaşanmış, çıkarlarımız hep zıt kutuplarda olmuştur.

Bundan dolayı aramızda stratejik ortaklık yapılması mümkün değildir.

İktidarın Suriye'deki gelişmelerle birlikte Rusya ile işbirliği yapma ve hatta stratejik ortaklık gayretlerinin ütopyadan başka bir şey olmadığını buradaki köşemizde de, değişik platformlarda da defalarca paylaştık.

"Rusya ile ilişkiler ve boş hayaller" "Rusya'dan sevgilerle" gibi bazı köşe yazılarımızda bunun neden mümkün olmadığını da yazdık.

Ki gelişmeler zaten fazlasıyla her şeyi net olarak gösteriyor.

Suriye, Libya, Balkanlar, Kafkaslar, Ortaasya. Hep karşı cephelerdeyiz.

Evet şu an için Rusya ekonomik ve askeri olarak bizden güçlü olabilir ama bizim elimizde de çok daha etkili silah vardır:

Rusya topraklarında inanılmaz soydaş nüfusumuz.

Belki de bunların toplamı Ruslardan bile fazladır.

Bu insanlar organize edilip, bağlarımız güçlendirilmeli.

Bu insanlarımız oralardaki siyasi ve karar verici mekanizmalara daha etkin girmeleri için önayak olunmalı, ki bunu başaracak fazlasıyla nüfusa sahipler.

Ruslar tabi ki buna çok kolay izin verecek değil, ama dış Türkler ve akraba toplulukları ve bu alanlarda faaliyet gösteren kurumlar bunun için var.

Bunun yollarını bulup ulusal çıkarlarımız için stratejiler geliştirmek ve uygulamak için var ki hepsi bunları başarabilmek için fazlasıyla da yol var.

Sadece Rusya değil, Balkanlar, Ortadoğu, Kafkaslarda, gurbetçilerimiz ile Avrupa ve dünyanın birçok ülkesinde de fazlasıyla potansiyele sahibiz.

Ve maalesef bizim yapamadığımızı Rusların çok iyi yaptığını görüyoruz.

Biz kendi insanımızı organize edemezken adamlar bizzat bizim insanımızı kendi çıkarları için kullanıyor.

En çarpıcı örnek Balkanlarda en fazla soydaş nüfusa sahip olan Bulgaristan'daki durumdur.

Daha totaliter rejim döneminde adamlar kendi elemanlarını hazırlayıp demokrasiye geçişle birlikte bunları güya soydaşlarımızı temsil eden örgütlerin başına kakaladılar.

Büyük devlet oyun kuruculuk ile kısa, orta ve uzun vadeli strateji ve planlamalar ile mümkün olunabiliyor.

Özetle anlatmak istediğimiz:

Rusya ile hiç bir zaman stratejik ortaklığımızın olması mümkün değildir.

Ancak önceki yazılarda da vurguladığımız gibi, sadece ekonomik kültürel ve benzeri alanlarda belli seviyelerde işbirliklerimiz olur o kadar.

Bunun dışında her türlü gayret hezeyandan başka bir şey değildir.

Zaten atalarımız daha zamanında;

"Ayıdan post moskoftan dost olmaz" diye boşuna dememiş değil mi?