Dinimiz İslam olduğu için, tüm İslam alemine hitap edebilecek bir yönümüz var mı?

Soyumuz Türk olduğu için, Türklerin yaşadığı tüm coğrafyalara erişebilme boyutumuz var mı?

Seksen iki milyonluk sayımızla, tüm dünyaya açılabilecek gücümüz var mı?

Tarihten gelen vizyonumuzla, cihana hükmedebilecek yanımız var mı?

VAR... VAR... VAR...

Özellikle büyük harfle ve üç kere yazdık ki, anlamak istemeyenler daha iyi anlasın.

Dinimiz İslam, biz de Müslümanız, Elhamdülillah!

Üretmiş olduğumuz ürünlerin ne kadarını, İslam alemine pazarlayabiliyoruz?

Türk'üz, soyumuzla kavgamız yok, "Kişi kavmini sevmekle suçlanamaz!" Hadisi Şerifinin izin verdiği ölçüde de gururluyuz!

Üretmiş olduğumuz ürünlerin ne kadarını, Türk dünyasına pazarlayabiliyoruz?

82 milyonluk genç, dinamik bir nüfusa sahibiz, sayımıza bereket, Allah milletimize zeval vermesin!

Üretmiş olduğumuz ürünlerin ne kadarını iç piyasada kendi insanımıza pazarlayabiliyoruz?

Durun!

Hemen celallenmeyin.

Sadece sorulan sorularla ilgili rakamlara erişin, o rakamlara bir bakın ve bazı gerçeklerin farkına varın!

Yukarıda izah etmeye çalıştığımız hususların ışığında, yeni bir strateji oluşturulmalı, yeni pazarlama yöntemleri bulunmalıdır.

Bunun adına tutuculuk, global dünyaya uygun olmayan yöntem, serbest pazara uygun olmayan davranış, ürünlerle ilgili direktiflere uygunsuzluk, DİYENLER OLACAKTIR!

Bunları söyleyenlere aldırmayın!

Bu ifadeleri kullananlara kanmayın!

Yabancılar bunu yapıyor. En iyi şekilde de uygunluk değerlendirme alanında bunu uyguluyorlar.

İngiliz, İngiliz malını tercih ediyor.

Alman, Alman malı varken başkasına yan bile bakmıyor.

Fransız, kendi ürünü varken, tüm ürünlere Fransız kalıyor.

Siz bir ABD vatandaşına, ABD markalı bir ürün varken, başka bir ürün satın, ben size o ürünü hediye edeceğim!

Pazarlama tekniklerimizi değiştirmek durumundayız!

Söze değil, ÖZE DÖNMELİYİZ.

GERÇEK HOCALARA...

Kutsal dinimizle ilgili söz söylemeye cesaret eden, falan, filan, sarıklı, sarıksız, cübbeli, cübbesiz, cemaatli, cemaatsiz, bağlantılı, bağlantısız, HOCALAR (!) YERLİ VE MİLLİ ÜRÜNLER KONUSUNDA NET MESAJ VERSİNLER!

Yerli ürün kullanımı ile ilgili birkaç söz söylesinler. Bu topluma gerçek manada israfı anlatsınlar.

Hac görevini ifa eden Müslüman Türk, kutsal topraklardan gelirken, zemzem ve hurma haricinde, hiçbir yabancı menşeli ürünü yurda getirmemelidir.

Yurt dışından gelenler, yurda gelirken yabancı markaları yurda taşımamalıdır.

Diyanet fetva versin, yerli ürünler varken, ithal ürün kullanmanın İSRAF OLDUĞUNU, EKONOMİYE DARBE VURULDUĞUNU anlatsın.

Cuma hutbelerinde bu konu gündemde tutulsun, açık açık halka anlatılsın, kaliteli ve TSE belgeli ürünlerin kullanılması teşvik edilsin.

DEVLETE...

Devlete çağrımız var; TSE denetiminden geçmeyen hiçbir ürünün, yurt dışına çıkışına hiçbir şekilde izin verilmesin.

Hatta ve hatta, bu ürünlerin uygunsuzluğu ile ilgili olarak da, direkt TSE sorumlu tutulsun.

Türk Dünyası...

İslam Alemi...

Türk markalı ürünlerin güvenirliğinden, güvenliğinden kuşku duymuyor.

Yeter ki, doğru yöntem ve doğru insanlarla pazarlama işlemi gerçekleştirilsin.

Güven tesis edilsin, kaliteli ve TSE belgeli ürünler oralara gönderilsin. Çünkü kalitesiz ürünlerin tahribatını ve kötü imajını yok etmek oldukça zaman almaktadır!

Yurt dışında yaşayan bütün vatandaşlarımız, gümrük kapılarında eğitimlere tabi tutulsun. Yaşadıkları bölgelerde Türk markalı ürünlerin kullanılması, tanıtılması için çaba sarf etmeleri istensin.

Bu vatandaşlarımıza sembolik de olsa "Ekonomi Elçisi" beratları verilsin.

SOSYAL MEDYA EDEBİYATÇILARINA...

"Şu ürün şu kadar zamlanmış" diye sosyal medyada zam edebiyatı yapmayı bir kenara bırakmalı, milli sanayimizin kalkınması için, yerli ürünleri tercih etmeliyiz.

Konuşmaya değil, gereğini yapmaya yönelmeliyiz. Kaliteli, yerli, milli ürünleri tercih etmeliyiz.

Laga-luga paylaşımlar değil, bilgilendirici, doğruya yönlendirici, kaliteli paylaşımlar yapmalıyız.

BURSA'DA YAŞAYANLAR ÜZERİNDEN HERKESE...

İnegöl'de mobilya üretimi varken, mobilya ihtiyacını İstanbul yolundaki yabancı markalardan temin ediyorsan;

İşsizlikten dem vurmayacak, ekonomik gidişattan dolayı kimseyi suçlamayacaksın!

Herkes üzerine düşen görevi yerine getirmelidir.

İngiliz gibi, Alman gibi, Fransız gibi...

Japonya, lüks, şatafat, YABANCI MARKALI ÜRÜNLERİ KULLANARAK ve israfla, tüketim ekonomisi ile Japonya olmadı.

Sadece milli durdu, MİLLİ SES VERDİ...

Herkesi MİLLİ SES VERMEYE davet ediyoruz.

Mobilya mı satın alacaksın?

İnegöl yanı başımızda...

EKONOMİ MİSYONERLERİ…

Başlık itici olabilir, öyleyse şöyle düzeltelim; "Ekonomi Elçileri"

Yerli üretimin önemi ile ilgili yazdığımız bir yazı dolayısıyla bizi arayan TOSYÖV önceki dönem başkanı, gazeteci, işadamı İsmail KORKMAZ, şöyle diyordu;

"Dünyada öyle pazarlar var ki, bu pazarların araştırılıp bulunması gerekiyor."

Anlattıklarını dinledik, mutlu da olduk.

Balkanlarda, Türk Cumhuriyetlerinde yapmış olduğu çalışmaları anlatınca, kendisine "Ekonomi Misyoneri" dedik.

Doğru kişiler tarafından, doğru pazarlama teknikleri, bilimsel piyasa araştırma yöntemleri ile, Türk-İslam coğrafyasında daha fazla yer almalıyız.

İşadamı İsmail Korkmaz, diyor ki;

"Oralarda Türk malına, Türk markalarına ve Türk bayrağına ayrı bir önem veriliyor. Bu algı fırsata dönüştürülmeli, yüzümüzü Türk Dünyasına ve İslam Alemine dönmeliyiz..."

Bazı yüzsüzlerin geçmişte yapmış olduğu hataları ortadan kaldırmak için, temiz, kaliteli, devlet organizasyonu ile oralara ekonomi elçileri göndermeliyiz. 

Devam ediyor; "Türk Cumhuriyetlerinde TSE'nin mevcut teşkilatları ile TSE marka tanınırlığı üst seviyede, TSE markalı ürünler burada ilgi görüyor, güven tesis ediyor..."

"Yurt dışında yaşayan ve yurt dışına giden her vatandaşımız, ekonomi misyoneri olarak görev yapmalıdır... " diye de biz ilave edelim...