Ülke olarak yeni tip koronavirüsle tanışmamız ve mücadele etmemizin 336. günü; yani 10 ay 30 gün...

Yasama, yürütme ve yargının ardından gelen irade, Basın mensupları çeşitli zorluklara rağmen kimi zaman hayatları pahasına kararlılıkla çalışıyor

Gerçeklerin ortaya çıkması…

Kamunun aydınlanması için mücadele veriyorlar…

Sporundan, ekonomisine,

yerel yönetiminden, siyasetine…

Amaç ve araç aynı aslında…

Ancak karakter bu işin en önemli mayası.

O yoksa, tutmuyor aşı!

Olmuyor, eksik kalıyor hep…

50’li yaşlarının başında, tecrübesiyle, tam da verimlilik çağında Allah (c.c.) huzuruna çağırdı…

Emir büyük yerden, uymak mecburi.

Peki, geride ne bıraktı Türkan Genç?

İyi bir insan olmayı bıraktı…

Yaşadıklarını net bilemeyiz.

Kendi içerisinde yaşamayı daha uygun bulurdu.

Hesaplaşmayı da, öfkeyi de, kavgayı da orada yapardı.

Gazetecilerin emekleri ise ısrarla hep bir fedakârlığa kurbandır…

Tek taraflı feragat mekanizması ister işveren.

Onun da peşinde koşarken, daha fazla yıpranırsınız…

Çağımızın hastalığına yenik düştü Genç kadın.

10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nde sanki hissetmiş gibi, giderayak haykırdı isyanını

Yaşatılanları ibret-i alem için saçtı ortalığa başkaları yaşamasın diye…

Mobbing yaşamıştı.

İstenmeyen kişi ilan edilirken, yöneticilerin anasının ak sütü kadar helal olan tazminat ve özlük haklarını kendisine ödemeden göndermenin planlarının kurbanı olmuştu

Failler bugün bile belli ve aramızda geziyor olabilir.

Ancak bireylerden ziyade sisteme başkaldırmak bence daha doğru olandır…

Bakın ne yazmış 10 Ocak’ta Türkan Genç,

“Bugün 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü. Kutlayan tüm dostlara teşekkürlerimi sunuyorum. Bu vesileyle sizlerle bir konu paylaşmak istiyorum. Yeni Marmara'dan önce tam 8 yıl çalıştığım Kent ile 2020 başında yollarımız ayrıldı biliyorsunuz. Sigorta ve maaş dışında, hiçbir sosyal hak bulunmamasına rağmen sırf istikrar için çalıştım.  27 yıldır bu meslekte sorumluluğunu gayet iyi bilen biri olarak, görevimi hiçbir zaman aksatmadım. Güncel yazı için alanıma yönelik bütün toplantıları takip ettim. Başından sonuna kadar haftanın altı günü yazdım. Yazıların gazetedeki okunma oranlarına iyi yansıdığını bizzat kendileri söylüyorlardı tarafıma.  Muhabir ve yazarlar görevlerinin niteliği gereği içeride de dışarıda da olurlar. Gazetecilikten bihaber, ego sahibi bazılar, ahkam kesmek için despot uygulamalar yaptı. Sürekli masa başında oturmam istendi. Sabah akşam imza şartı getirildi vs. Gazetecinin günlük olarak yayımlanan köşe yazısındaki imzası yetmedi. Hakkı, hukuku, emeği hiçe sayıp tazminatımı gasp ettiler.  Hakkımı tabi ki yasal yollarla arıyorum. Hem kulun hem de Allah'ın adaleti er ya da geç tecelli edecek inanıyorum. Gazetecilikten, etik değerlerden son derece uzak olan bu vicdansızlara, yaranmak için haksızlığa göz yumanlara, işbirlikçilerine hakkımı helal etmiyorum.”

Ömrü adaletin tecelli edip etmemesine yetmedi.

Onun sonsuzluğa giden yolculuğunda, bu dünyanın adaleti kendisine eşlik edemedi…

Yeni Marmara’daki son köşe yazısında ise pandemi sürecinde psikolojik sorunların kat kat artmasına dem vurmuştu…

Karın ağrısı şikâyetiyle yürüyerek gittiği hastaneden cenazesi çıktı…

Allah taksiratlarını affetsin…

Cenab-ı Hak her şeyi en iyi bilen ve kararlayandır…

Mezalimin de sonunun planını en iyi o yapmıştır.

‘Küfür devam eder, zülüm devam etmez’

Ruhuna El-Fatiha…

Saygıdeğer meslektaşım Türkan Genç ile 2016 senesinden kalan bir kare…