Çakma çanta var…

Üç kuruşa mal edilen ama marka değeri için binlerce lira harcayanların ürünlerini taklit ederek cukkaları cebine indiren…

Çakma ilaç var…

İçeriğinde aslında hiçbir iyileştirici özelliğe sahip olmayıp merdiven altında üretilerek piyasaya sürülen…

Çakma oyuncak var…

İçeriğindeki zehirli maddeler nedeniyle çocuklarımızın sağlığını tehlikeye düşürebilen…

Çakma arkadaş var…

Her derdini paylaştığın ancak yüzüne gülüp arkandan konuşan…

Çakma anne var…

9 ay karnında taşıdığı canın kıymetini bilmeyen…

Çakma baba var…

Uyuşturucu kullanıp küçücük bebeğin ellerinde sigara söndürebilen…

Çakma evlat var…

Para vermedi diye annesinin ayaklarına kaynar su dökerek haşlayabilen…

Çakma dede var…

Küçücük torununa cinsel tacizde bulunabilecek kadar insanlıktan çıkabilen…

Çakma doktor var…

Hastasının tüm sıkıntılarını kendine para olarak döndürmeye meyledebilen…

Çakma öğretmen var…

Devletten gelecek nesilleri yetiştirmek için aldığı maaşın tek kuruşunu dahi hak etmeyen…

Çakma avukat, hakim, savcı var…

Adaletin yanında değil de haksız ama zengin ya da güçlünün hakkını savunmaya gayret gösteren…

Çakma komşu var…

Komşusu açken tok uyumayı başarabilen…

Çakma mühendis var…

Maliyet yükselmesin diye çaldığı her malzemeyi kendine kâr görebilen…

Çakma akademisyen var…

Doğru fikirlerin değil de, birilerinin hoşuna gidecek düşüncelerin peşinde giden…

Çakma sanatçı var…

İki bacak gösterip, bir gerdan kırarak küçük dağları ben yarattım edasıyla sahnelerde boy gösteren…

Çakma gazeteci var…

Etik, ahlak nedir takmayarak, birilerinin güdümünde yayınlar yapan…

Çakma köşe yazarı var…

Masa başında ahkam kesen, aklına ne geldiyse yazabilmeyi kendine hak görebilen, birilerine yaranabilmek amacıyla haddini aşabilen…

Bir de çakmanın da çakması insanlar var…

Ertuğrul Gazi, Osman Gazi, Orhan Gazi ve daha nice yiğit tarafından binlerce yıl göklerde dalgalandırılan sancağı hiçe sayan…

Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde düşman işgalinden kurtarılan vatan toprağından ve rengini şehitlerin kanından alan ay yıldızlı al bayraktan bile utanmayan…

Türk’ün adı ilelebet yaşasın diye…

Toprağımızın bir karışına bile hain gölgesi değmesin diye…

Çocuklarımız hür bir ülkede yaşayabilsin, bu topraklar kimsenin sömürgesi olmasın diye…

Gözünden…

Kolundan…

Bacağından…

Canından vazgeçebilen gazilerimize, şehitlerimize dil uzatabilen…

19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkıp Kurtuluş Savaşı’nın meşalesini yakarak yokluğa rağmen dik durabilen ve son düşman askeri bu toprakları terk edene kadar mücadele edenlerle, 15 Temmuz 2016’da meydanlara inip bu ülkeye sahip çıkanların amacının aynı olduğunu dahi anlayamayan…

Birine ‘şaklaban’ diyerek aşağıladığını zanneden, diğerini göklere çıkarmaya çalışarak ayrımcılığın dibine vuran…

Ama bu ülkede asla ve kat'a çakma gazi bulamazsınız…

İsmin lazım değil…

Zikretmek zulümdür…

Bu topraklar sana fazla…

“Benim dedelerimden biri de büyük bir ihtimalle Viyana kuşatmasına katılmıştı, yeniçeri kılığına mı gireyim?” demişsin…

Bence Viyana’ya kadar yolun var…