Bugün tüm dünyayı etkisi altına almış, izole edilmeye kıt-a dur bir virüs şekli!

Çin, Kore gibi Uzak Doğu ülkelerinden İran'a kadar yayılmış hastalık yüzlerce can kaybına neden olmuş izleniminde ve sürecinde…

Kuş gribi, domuz gribi gibi öyküsü olan bu grip günden güne bütün ülkelere hemen hemen yayılmış olarak görülüyor.

Coronavirüsün neden olduğu hastalık spektrumu basit soğuk algınlığından ağır akut solunum sendromuna kadar değişkenlik gösterebilmekte.

İnsan ve hayvanlarda çeşitli derecelerde respiratuar, enterik, hepatik, nefrotik ve nörolojik tutumlarda seyreden klinik tablolara neden olabilmektedir.

Coronavirüsler, çoğu insanın hayatının bir anında karşılaştığı virüslerdir. İnsan coronavirüsleri genellikle hafif ve orta şiddette üst solunum yolu hastalıklarına neden olur. Coronavirüslerin alfa, beta, gama ve delta olarak bilinen dört alt grubu vardır.

Hasta kişilerden öksürük, hapşırık, gülme, konuşma sırasında çevreye saçılan virüs içeren solunum salgısı damlacıkları, sağlam kişilerin mukozalarına temas ederek bu kişilerin hastalanmasına neden olur. Hastalığın bu şekilde insandan insana bulaşması için yakın temas gereklidir.

Üst solunum yolu hastalıkları belirtilerinden bazıları olan burun akıntısı, öksürük, boğaz ağrısı ve ateş virüsün belirtilerindendir.

Hızlı bir şekilde yaygınlık gösteren bu virüs korku ve paniğe yol açmış durumda...

İnsanlar adeta kıtlıktan çıkmışçasına market raflarını boşaltacak kadar kaygılı, dezenfekte eden alkollü kolonyalar, ıslak mendiller, maske gibi ihtiyaçların giderilmesi için birer yarış halindeler!

Bu denli panik veya korku ne kadar doğru?

Birkaç gün elini yüzünü yıkamayan insanlar biliyorum.

Sebze ve meyveleri güya vitamini ölmesin diye alelade sudan geçiren insanlar görüyorum.

Aşırı titizlik hastalık diyen insanlar duyuyorum...

Hayatımızın her döneminde farklı grip türleri ile tanıştık, yaşadık ve atlattık.

O süreci atlatırken; bağışıklık sistemimizi güçlendiren gıdalar tüketmeye, takviye vitaminlerle, steril ortamlarda yaşamaya, genel vücut temizliğimize dikkat edip, kıyafetlerimizden tutun, yatıp uyuduğumuz yatağa, oturup kalktığımız evin havasına, gidip geldiğimiz mekan gibi yerlere dikkat ettik.

Yaşamı idame ettirebilmek için rutin hayatımıza devam ederken toplu taşıma araçlarında, okulda, iş yerlerinde, çarşı-pazar ve sosyal etkinliklerin olduğu kalabalık ortamlarda daha az bulunarak, her zamankinden fazla titizliğimizi koruyarak bu dönemi atlatmamız gerekli.

Sebze ve meyveleri sirkeli suda bekleterek birkaç kez yıkayıp tüketmeli, havası kirli ortamlardan uzaklaşmalı, kullanılan eşyaları dezenfekte etmeli, özellikle sık kullanılan kapı kolu, telefon, çanta, kalem, toplu taşıma araçlarındaki tutunma yerleri gibi kullanım gereçlerinin silinerek kullanılması, dışarıdan alınan eşya ve gıda gibi ihtiyaçların steril olması, sevdiklerimizle öpüşmeden, arkadaşlarımızla sarılmadan, tanışırken, selamlaşırken tokalaşmadan, (1 metre mesafeden) bu mevsimsel geçişi, ölümcül grip olarak değil de stabil olarak atlatacağız.

Gayet sakin bir dinginlikle; halkı soyan fırsatçılara, insanlığı tüketimle tüketen kapitalist sisteme de yenilmeyeceğimizin dersini vermiş olacağız.

Yeter ki kendimizi sevelim, sudan sabundan korkmayalım.

Korkular bizden korksun!