Geçtiğimiz hafta gazetede çıkan haberimi okuyanlar hatırlar, eşinden boşanan K.D.’nin kömürlükten bozma bir evde 2 çocuğuyla verdiği yaşam mücadelesini… Köşemde de bu konuya değinmek istiyorum çünkü gerçekten durumlarının içler acısı olduğunu gördüm ve bu konuda bir farkındalık yaratılmalı diye düşünüyorum. 

Belki bu hayat mücadelesini veren ya da daha kötü durumda olan kişiler de olabilir. Ama biz bunlara ulaşamıyoruz, onların sesine ses olmak için seslerini duyamıyoruz. Bir tesadüfün nelere kadir olduğunun farkına vardım bu aileyle bir araya gelince. 
Aileyle tanıştığım günün öğlen saatlerinde Bursa Platformu Derneği Kadın Kolları Başkanı Suzan Yiğit’le sözleşmiştik bir röportaj için. Bir kafede buluştuk ve sohbet etmeye başladık, röportajımızı bitirdik. Suzan Hanım’a bir telefon geldi, ben de ister istemez telefon konuşmasına kulak misafiri oldum. Konu dikkatimi çekti ki ben sormadan Suzan Hanım telefonu kapatır kapatmaz konuyu anlattı. Aileden bahsetmeye başladı ve ben de bu konuda ne yapabiliriz diye düşünürken, haberini yapabilir miyiz acaba aile buna razı gelir mi diye sormamla birlikte Suzan Hanım istersem gidip görebileceğimizi söyledi.
Sağ olsun Suzan Hanım yardımseverliğini, konuyu anlatırken gönlünün merhametini o kadar belli ediyor ki bunu anlatmak çok güç. Normal insanları hiç övmeyi anlatmayı sevmeyen ben kendisine adeta hayran kaldım. 
Kendi arabasıyla ailenin evine gitmek için yola koyulduk, Dikkaldırım’da bir cadde üzerinde durduk. Arabadan indim, etrafıma baktım, tabii şunu da belirtmek isterim ki, Suzan Hanım bana konuyu ilk anlattığı zaman bu aile kömürlükten bozma bir evde yaşıyor, ev demeye bin şahit lazım demişti ama ben dürüst olmak gerekirse olamaz öyle bir şey diye düşünmüştüm. Yani bir insan çocuklarıyla nasıl böyle bir evde yaşamak zorunda kalır diye düşündüm, sonuçta kömürlükten bozma diyordu. 
İndiğimde etraftaki evleri süzmeye başladım. Suzan Hanım bana bu evin altı arka tarafta bir kapı var oradan gireceğiz deyip kapıyı gösterince başımdan kaynar sular döküldü. Gerçekten de kömürlük kapısıydı bu kapı. Kendime gelmeye çalıştım, içeri girdik. K.D. Hanım, mahcup bir şekilde bizi evine davet etti. Tabii öyle bir güne denk gelmişiz ki o gün mahalleden bazı kadınlar toplanıp ona mutfak tezgahı yapmışlar, biz girdiğimiz zaman da elleri bulaşık yıkamaktan kıpkırmızı olmuştu ama onun soğuktan kızaran elleri umurunda bile değildi, çünkü mutluydu. Yıllardır yerde yıkadığı bulaşıklarını artık bir tezgah üzerinde düzenli bir şekilde yıkayabiliyordu ve bu onu inanılmaz mutlu etmişti. 
Hayatını anlatmaya başladı, eski eşinden haber alabiliyor musun deyince ‘hayır yıllardır hiç haber almıyorum. Geçenlerde sosyal medyadan buldum, kendine yeni bir hayat kurmuş, evlenmiş hatta Antalya’ya tatile bile gitmiş’ dedi. Ne kadar üzücü bir durum değil mi diye düşünürken ‘üst katta babam oturuyor annem vefat etti babam beni hiç sormuyor, bakmıyor’ deyince bir üzüntümün üstüne bin üzüntü eklendi. Daha önceki köşemde aile bağlarından bahsetmiştim. ‘Anne babanın çocuklarına bırakabilecekleri en büyük miras, sağlam aile bağlarıdır’ diye anlatmıştım. Babasının konuşmama sebebi eşinden boşanmasıymış, insan başkası için kızından torunlarından vazgeçer mi arkadaş?
Çocukları sordum, çocuklar benim geleceğimi duyunca odaya girip kapıyı kilitlemişler. Gittim, kapıya vurdum, fotoğrafınızı çekmeyeceğim sadece sizinle sohbet etmek istiyorum deyince kapıyı açtılar. Pırıl pırıl iki kız çocuğu. Büyüğü bana bakıp ‘abla fotoğrafımı çekme olur mu, okul arkadaşlarım görmesin’ dedi. Yine beynimden vurulmuşa döndüm. İçimden görmesi gereken görsün be çocuk dedim ve odadan çıktım. 
Bir salon, salonun içinde mutfak, küçük bir oda ve tuvaletten oluşuyordu evleri. Salonda bir kapı vardı, o kapıya yöneldim bakmak için kapıyı açmamla rutubet kokusunun içeriyi sarması bir oldu. Ben sadece o evde beş dakika kalabildim. Eee, peki nerede yıkanıyorsunuz deyince yüzüme baktı K.D., tuvaletin üzerine tahta koyup yıkanıyoruz dedi. 
Tamam deyip ayrıldım oradan, çünkü daha fazla kalamıyordum, öğrendikçe kendimden, kendi yaşantımdan, şükürsüzlükten utandım. 
Neyse ki gazeteye gelip hemen haberi yazıp verdim bir umutla. Emindim, Bursa’mızın insanları bu aileyi yalnız bırakmayacak, onların hayat mücadelesine ortak olacak. 
Haber çıktı telefonlar edildi gazeteye, adres istendi, arayanlar bazı devlet kurumlarıydı, isim vermek istemiyorum. Gidilmiş, bilgiler alınmış, bazı anlaşılmaz durumlar yaşanmış ama ben eminim ki bunların da bir çözümü olacak ve biz Bursa olarak bu ailemize sahip çıkacağız. Durumun takipçisi olacağım ve ilerleyen zamanlarda yaşanan olumlu olumsuz tüm durumları size aktaracağım. 
Çocuk yüreğiyle kalın.