Cumhuriyet, kimsesizlerin kimsesidir. Halkın dar zamanlarında, ona yardım elini uzatır. Halkına sahip çıkar. Ele güne karşı yüzünü aşağıya eğdirmez. Kimselere muhtaç etmez, avuç açtırmaz. Eller, sadece yakarış için Tanrıya açılır.

Böylesine güzel işleri, devlet kurumları aracılığı ile yapar. Herkesin yardımına koşması gereken Kızılay eliyle yapar. Yerel yönetimler (belediyeler) aracılığı ile yapar. Çünkü halk, olağan zamanlarda gereğini zaten yapar. Çalışır, çabalar, üretir. Oyunu kullanır. Vergisini verir. Tüm sorumluluklarını yerine getirir. Olağanüstü durumlarda (savaş durumu, sel, deprem, salgın hastalık vb.) devletin sevecen elini görmek ister. Bir sıcak çorbadan başka yoktur dileği.

Durum böyle midir? Ara ki bulasın Kızılay’ı. Belediyeler yardımcı olmak, devletin sıcak elini uzatmak ister yoksula. Kimseler, aç ve açıkta kalmasın ister. Türlü engeller çıkarılır karşılarına. Yoksullara ulaşmaları engellenir. Halk, destek beklerken, halktan destek beklenir. Halktan IBAN numaraları isteyeceğine halka IBAN numaraları verilir.

Övündükleri ne varsa iflas etmiştir. Yollar, köprüler yaptık diye övünürler. Yollar, köprüler, tüneller geçişe kapatıldı. Camiler ibadete, imam hatipler eğitime kapatıldı. Havayolları uçuşa kapalı. Övünülecek ne varsa kullanılamaz halde. Eğitime, sağlığa yatırım yapılsaydı bugün doktor, hemşire açığımız, maske, solunum cihazı gibi malzeme eksikliğimiz olmazdı.

Salgınla baş edebilmek için Bilim Kurulu oluşturulduğunda çok sevinmiştik. Artık akla ve bilime dönüyoruz, sorunlarımızı bilim insanlarıyla, bilimsel yöntemlerle çözeceğiz diye umutlanmıştık. Alınan kararlara, alınan önlemlere sözümüz yok. Ancak iş uygulamaya gelince durum değişiyor. Kararlar, tek kişinin inisiyatifine bırakılıyor. O zaman da insanlar kuşkuya düşüyor. "Uygulamalarda geç mi kalınıyor? Önlemler, yeterli mi?" gibi sorular akla geliyor.

Ne yapalım? Bizde işler böyle yürür. Düşüncelerimi somutlaştırmak adına yaşamdan bir kesit sunmak isterim.

Amerika'da bir köyde yaşayan ve geleneklerini sürdüren Kızılderililer sonbaharda kabile reislerine sormuşlar;

- "Büyük Şef! Bu kış havalar nasıl olacak? Kış nasıl geçecek?"

Şef kabilesine karşı açık vermemek ve kendini sağlama almak için önlerindeki kışın soğuk geçeceğini ve kabilenin kış için odun toplamasını söylemiş.

Şef birkaç gün sonra da Ulusal Meteoroloji Dairesi’ne telefon açmış;

- "Önümüzdeki kış nasıl geçecek acaba?"

Telefondaki uzman;

- "Bu kış oldukça soğuk geçecek gibi görünüyor."

Bunu duyan şef hemen kabileye daha çok odun toplamaları konusunda emir vermiş.

Bir hafta sonra şef Meteoroloji Dairesi’ni bir kez daha aramış;

- "Bu kış gerçekten soğuk mu geçecek?"

Uzman cevaplamış;

- "Kesinlikle soğuk olacak..."

Şef yine kabilesine bu kez odun namına ne bulurlarsa toplamalarını söylemiş.

İki hafta sonra şef Meteoroloji Dairesi’ni tekrar aramış;

- "Bu kışın çok soğuk geçeceğine kesinlikle emin misiniz?

Uzman;

- "Kesinlikle... Gelmiş geçmiş en soğuk kış olacak!!!"

Şef yine sormuş;

- "Peki nasıl bu kadar emin olabiliyorsunuz?"

Uzman cevaplamış;

- "Kızılderililer deli gibi odun topluyorlar!!!"

Bizde de işler böyle yürüyor.