25 Kasım akşamı çalışmalarımızın meyvesini sunmak için Nazım Hikmet Kültür Evi’nde türkü sevenler ile buluştuk. Biz o gece Anadolu olduk!..

Ey benim olup bende olmayan toprağım, ey benim hissettikçe çoğalan Anadolu'm, ey bende olmayıp benimle gelen türkülerim!

Unutma; tarlamız, tohumumuz, duygumuz, varoluşumuz bir… Her kim ki, toprağına, türküsüne yarenlik ediyor; siz ellerini oradan tutun, biz buradan tutalım. Müziğin evrensel dilinde dostluğu baki kılalım. Ah şu türkülerimiz; sazı başka sözü başka, insanı bir hoş edişi var ya!

Otur bir ağacın altında, türküler derdini anlatsın biz söyleyelim...

Dalları bülbül, gülü yaprağı sevgi olsun...

Sırrı bahar, tabiatı insan olsun...

Gövdesi ‘Yaşar Kemal Alim’ gölgesi Yurt Ezgileri Topluluğu olsun.

TATLI HEYECANLAR DA OLMASA…
Son bir haftadır türkülerle uyuyup uyanırken; okuduğumuz ezgileri yemeğin içinde ki tiride banıp, çaya şeker diye kattığımı fark ettim.

Eminim arkadaşlarımın da diline pelesenk olmuş türküler ruhunda çoğalmıştır. O tatlı heyecanlar olmasa başarı basamaklarına nasıl adım atılabilir ki?

25 Kasım akşamı çalışmalarımızın meyvesini sunmak için Nazım Hikmet Kültür evinde türkü sevenler ile buluştuk. 

BİRBİRİNDEN GÜZEL ESERLER

Gülsüm Anafarta'nın o zarif, şefkatli sunumuyla başlayan konserde; 

Asker yolu beklerim (Neriman Keskin)

Everek dağı (Şeyma Yılmaz)

Gerizler başı (Üzeyir Şentürk)

Anlatmam derdimi dertsiz insana (Zehra Bulut)

Bu dünyanın devranına (Rıza Kartal)

Kara duta yaslandım (Günay Dursun)

Hey gidi Karadeniz (Ayşe Albayrak)

Ruhumda sızı (Ümit Kara)

Gönül gurbet ele varma (Gıyasettin Atik)

Elif dedim be dedim (Elif Aydoğdu) solo olarak seslendirirken,

-Çifte çıkar martimin dumanı
-Heç insaf yok mu sende
-Irafa koydum narı
-Ben bir altın fenerim
-Badılcanı doğradım
-Ceviz oynamaya geldim
-Evlerinin önü tahta daraba
-Gönül gel varalım gülşen bağına
-Yağar yağmur yer yaş olur
-Şu sinemde yarelerim sızılar türküleri ile
tüm koro ekibi olarak, Anadolu'nun her bir köşesini ayak basmadan gezdik, gitmeden gördük yaşadık.

GÖZLERDEKİ PARILTI

Binlerce yıldır Anadolu insanının sosyal yaşam şifrelerini metinlerinde saklamış olan;

Yiğitleri, aşıkları saklayan bir sığınak,

Sinesinde canlıları barındıran yaşam kaynağı,

Sılaya, sevgiliye ulaşma gayesi, doruklarına ulaşmanın zor olduğu ulu bir varlık, aşılması çok zor olan engelleri barındıran türkülerle beraberdik. İçlerindeki öz sayesinde direnç göstermiş, gücünü eksiltmeden yüzyıllara meydan okuyarak  günümüze kadar gelmiş türkülerle misafirlerimize keyifli bir türkü akşamı yaşattığımıza ve dinleyenlerin gözlerinde ki parıltıya tanık oldum. Konser de asıl olan bir sözdü ve sona damgayı vurdu; “Hiçbir iddiamız yok, tek bir iddiamız var. Türk Halk Müziğini Anadolu Topraklarında en yüksek medeniyet seviyesine getirebilmek” yüce Atatürk'ün dediği gibi...

NOTALAR ÖZVERİYLE SEVİLMELİ

Hocamız Yaşar Kemal Alim'e türkülerin Stanilavski'si diyorum.

Müzikle doğmuş ve yaşayan bir öz..

Yaşamı boyunca öğrencilerine; çalışmalı, zihnini işlemeli, yeteneklerini yöntemle eğitmeli, karakterini geliştirmeli, hiçbir zaman umutsuzluğa kapılmamalı-notaları bütün gücüyle ve özveriyle sevmeli amacından da sapmamalıdır mantalitesi ile yaklaştığına inanıyorum.

Fikirleriyle gerçekçi yeni bir çığır açan disiplini ve eğitimi yetenekten üstün tutan müzik adamına minnet duygusu daima borçtur.
İki sesli olarak düzenlemesini yaptığı Isparta türküsü ‘Badılcanı doğradım’ büyük alkış ve takdir topladı.

Bülbül motifi gibi metinlerde; aşk masumiyet ve narinlik ifadesi olarak karşımıza çıkan, incecik birer nakış gibi işlenerek, sözlü kültürün canlı tutulmasında önemli bir etken olan akşamda tebrik edemediğim Şefimiz Yaşar Kemal Alim'i, saz üstatlarımızı ve korist-solist arkadaşlarımı tebrik ediyor, bizleri yalnız bırakmayan misafirlerimize canı gönülden teşekkürlerimi sunuyorum.

"Yurt Ezgileri" Topluluğu...
Anadolu insanının gerçek hayatta yapamadığı ve türkülerde yaşayan yanlarını başarmanız dileğimle, yolunuz açık başarılar sizinle olsun