Bu dünyada insanlığın ihtiyaçları ve mutluluğu için bir takım üretilmiş ütopyalar vardı. Sonuçta Dünyada ki bütün yeniliklerin temel kaynağı kuşkusuz ütopyalardır. İnsanoğlunu insan yapan temel şey ütopyalarıdır, hayalleridir.

Hepimizin mutlaka küçük ya da büyük kişisel bir ütopyası olmuştur. 

Günümüzde, adaletten, eşitlikçi bahsettiğimizde ‘çok ütopiksin’ derler küçümseyerek…

Onlara göre Kapitalizm, özel mülkiyet tek seçenektir. Oysa insan 200 bin yıldır var ve avcı-toplayıcı iken binlerce yıl komünal bir hayat sürmedi mi? 

Bir zamanlar Efendi Baba yoktu

Böyle bir hayatı arzuladığım için söylemiyorum

Teknoloji gelişti ve insan üretti. 

Bilim insanları Mars’a yolculuğu düşünürken bir taraftan da mağara adamı olamayız sonuçta.

Bilimi severim lakin şu da bir gerçek.

Bilim, insan kopyalayacak seviyeye geldi ama hala dünya da milyonlarca kişi 1 dilim ekmeğe muhtaç!

Acımasızlık, merhametsizlik aynı oranda devam ediyor.

Teknoloji gelişiyor da 

Şefkatimiz eksiliyor gibi

Gittikçe dünyamız distopyalaşıyor

Keşke paralel devam etse...

Ütopyaların çatışmadığı, birinin kendi ütopyasını bir diğerine dayatmaya çalışmadığı sürece her şey çok güzel olmaz mı?

Hayatımız anlam kazanmaz mı?

İnsanlığa geniş zamanlar dilimlerinde baksak. Bir nevi zamanı genişletsek…

Hayatı sadece kendi kısa ömür süremiz ekseninde görmesek…

Az eşya, can dostlar, minik bir ev, sevdiklerimiz…

Sadece insanların rasyonel kararlar vereceği bir düzen…

Düşleri olmayanın düşüşleri olur derler sonuçta

Her şey bir ütopyayla başlamadı mı?

İşte benim ütopyam da bu.