Bir seçimi daha geride bıraktık. Vatandaş olarak hür irademizle kararımızı verdik, oyumuzu kullandık. Tabi seçimlerimizi yaparken kararlarımızı etkileyecek karşı görüşlerle fikir çatışması yaşadığımızda oldu.

Bazen aile ve akrabalar arasında A veya B partisi nedeniyle kırgınlıklar oldu. Baba oğluna, kardeş kardeşe küstü. Dostluklar zedelendi, arkadaşlıklar bitti. Sanki bir daha karşı karşıya gelmeyecek, yüz yüze bakmayacakmış gibi…

Toplum siyasetin anlam ve gerçeğinin, takım tutar gibi naralar atılmayacağının bilincinde olmalı. Siyaset toplumsal sorunları çözme aracıdır. Toplumsal sorunlarda tek bir çözüm yolu yoktur.

O zaman bu kavga niye?

Bırakalım da tüm insanlar düşüncelerini özgürce söylesin, vatandaş doğru bulduğunu seçsin. Seçim sonucunda kazananda oldu kaybedende her seçim olduğu gibi…

Sonuç ne olursa olsun kazananında kaybedeninde tek amacı emek olsun, hizmet olsun, bütün kaygı ve tasalar ülke için olsun.

Nihayetinde bu ülke doğusundan-batısına, kuzeyinden-güneyine bizim değil mi?

Bu ülke hepimizin değil mi?

Tek doğduğumuz gibi çeşit çeşit doğduğumuz bir gerçek ve bu kadar çeşitliliğe göre farklı görüşlere de  sahip olacağız ama görüşlerimiz bizi ayrı tutmamalı…

Şu geçtiğimiz dar boğazlı günlerde birbirimize karşı daha anlayışlı daha saygılı olmalıyız. Hoşgörü ve bağlılıkla yaklaşmalıyız ki, insanlar arasında ki geçimle geçinme derdini ortadan kaldırabilmeliyiz. Yeterince geçim derdi hepimizi geriyor ve gerginlikler psikolojik sorunları da beraberinde getiriyor!

Örneğin: Stres ve depresyon işsizliğin başlıca sebeplerinden biridir.

Uyku bozukluğu, sinirlilik ve asabiyet, özgüven kaybı, yalnızlık duygusu, gelecek endişesi, çevrede ki olup bitene, hayat mücadelesine negatif yaklaşmayı kaçınılmaz kılıyor.

Bu depresyon hali davranış ve duygulara da yansıyor. Sonuç olarak karşımıza değer yargılarını kaybetmiş, güvenini yitirmiş bozuk bir toplum çıkıyor. Ekonominin zarar ziyanını işsizler çekerken, sıraladığımızda çalışan işini kaybetme, emekli ay sonunu getirememe korkusu yaşıyor.

Öğrenci müfredata alışmanın, mezunlar atanamamanın, memur maaşının, esnaf ticari başarısızlığın, dul ve yetim ekmek bulabilir miyim derdine düşüyor. Dışarda baba file nasıl dolar hesabı yapıyor, evde anne ocakta ki aşa bakıyor.

Bu kaygıdan dolayı sürekli kötü bir şey olacakmış gibi hissetme duygusu psikosomatik rahatsızlık ve ailevi ilişkilerde sorun yaratıyor.

Ayrışmaların birçok nedeni 'cep delik cepken delik' düşüncesiyle değersizlik yer değiştiriyor. Birçoğu ise problemlerin ekonomiden kaynaklı olduğunu fark edemiyor!

Çalışmak geçim kaygısını ortadan kaldırmasının yanı sıra kişilere saygınlık ve özgüven kazandırır. Sosyal çevre ile etkileşim kuranlar toplumda itibar görmeyi de sağlar. Bunlar kişilerin temel ihtiyacı ve bu temel ihtiyacın sırrı üreten beyinlerin olması. Üretken bireylerin daha mutlu daha umutlu olduğunu görüyoruz.

Saygınlığı ve özgüvenli bir toplumu yeniden tazelemenin sırrı ise güvensizliği yok edip, ülke olarak herkesin birbirine tutunması, her zorluğu aştığımız gibi sıraladığım sorunları da geride bırakmak için çalışmak. Çalışmanın şu an ki hedefi ekonomiyi düzlüğe çıkarmak. Ekonominin ekonomik faaliyetleri tek odaklı büyüme değil, refahın tüm kesimlere yayılmasıdır.

İşte o zaman kalkınma olur. Çalışmakla, üretmekle, başarmakla…